tag:blogger.com,1999:blog-69504713115354865622024-03-22T01:51:07.920+03:00Yolda...Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.comBlogger20125tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-77327723556973442752009-08-22T16:03:00.004+03:002009-08-22T18:09:21.980+03:00En büyük Nepal!<div align="center">Chitwan</div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372774046836348402" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe-85SSOg42rGzXysTcfsQZ3xNqMzOeEoLlwZumM2tF58e9FJru327pvxJsIL3OE9s7UIUs0ltbFuhPBtwL8HkkW304DbyE_syblwo003eS98rgdhj9sxqtFbeU5Upd6B9f4PB_jVdnq0/s320/DSC_5945.jpg" border="0" /><br /></div><div><br /></div><div>Nehirin kenarında yemyeşil, tertemiz bir kasaba Chitwan. Nehrin karşı tarafı orman, vahşi orman. </div><div>Nehirin bir kısmında biz görmemiş olsak da timsahlar var. Kasabada dükkanlar, şahane yemekleriyle restoranlar var. Filler üstlerinde binicileriyle her yerdeler. O kadar büyük, o kadar güzeller ki! Saygı duyuyorum kendilerine... </div><div><br /></div><div>Chitwan'da genel olarak keyif yaptık. Hergün birkaç saat yagmur yagdı. Etrafımız dumanlı dağlar ve göz alabildiğine yeşilliklerle kaplıydı. Nepal'i her geçen gün daha çok seviyoruz... insanlar kibar ve güleryüzlü. Hindistan'dan daha zengin değiller ama çok daha temizler. Çevreye ve hayvanlara sevgi duyuyorlar. Seni sadece para kazanacakları kişiler olarak değil, misafirleri olarak görüyorlar. </div><div><br /></div><div>3.günümüzde fil üreme merkezine gittik. Otostop yaptığımız bir tur jipiyle köy yolundan geçip minik bir kanoyla nehirden karşıya geçtik.</div><div> </div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372774054182727394" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinCWpsveosu_lG684fmyu-wXlLQpCLyWj5E09lsJIkqD6lAiQcQTlmSycYX52XZZzkk9jIxfh3X9Wpq_cFKQZixtvbIehiaDFe3l_sMrzR_7n-365mJ_AHk2c6pI9EwCVrJ4BIRu4j0Gw/s320/DSCN2496.JPG" border="0" />Fil üreme merkezinde hamile ve anne filler var, üreme anını göremiyorsun yani... filler hamileliklerinde ve bebeleri 4 yaşına gelene kadar çalşmıyorlar. Burda kalıp çocuklarıyla ilgileniyorlar. Etrafta bir sürü anasının dizi dibinde bebe fil vardı. Bebekler belli bir yaşa gelince eğitiliyorlar. Bu fikir gerçekten benim kalbimi parçalıyor. O muazzam hayvanların insanların emrinde çalışması akıl alır gibi değil. Fillerin durumu burada doğada, sirkte çalışan arkadaşlarından çok daha iyi diye düşünerek kendimi yalandan avuttum. Bir de burdaki köylüleri at, eşek paklamaz, ormanda fillere ihtiyaçları var. Filler ormanda yaralı vahşi hayvanların kurtarılmasında da yardımcı olarak kullanılıyorlar. </div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372774058532841634" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgalhOWwPjvge7whYxqJmyWWqbIL0txGQMQBrB_urz5BC_Mt1AFOCzaHyB0DjCFsebAyX_nUjR5BnrNcNIBSalQ_Fc3m40F8oieKfNAURG8p7pzQQdCc9cvwSP9la6MGpKfZfqW4H0y3L0/s320/DSCN2513.JPG" border="0" /><br /></div><div>Merkezde bir tane etrafta dolaşan yavru fil vardı. Oranın maskotu gibi olmuş zilli. Biz de kendisine bisküvi verdik, çok memnun oldu... ama Pedro'nun elindeki bisküviler bitince sinirlenip Pedro'ya bir kafa koydu, yere düşürdü. Çok komikti.</div><div><br /></div><div>Dönüşte bir tarafı pirinç tarlaları ile kaplı köy yolundan kasabaya kadar yürüdük ve saf huzurla dolduk...</div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372774043426532642" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 213px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-pY9bQFcsQ_EcA5-a4fkVThrBj7SOVzhB_28VAXFhwPJ_xnMXtQ-E43AN85X3tt3HiFISUIlEwJrpd34CdtrDmIKNkKWmV3yH2wKt2SsYtE32Om3446s0EuslZUt1BewvWPyumwNmOG4/s320/DSC_5929.jpg" border="0" /><br /></div><div>Ertesi gün akşamüstü fil üstünde safariye çıktık. Filin binicisi filin boynunda, 4 kişi de filin sırtında oturuyor ve o şekilde ormana dalınıyor. Ormanda gergedanlar ve geyikler gördük. Kaplan görmek zor işmiş, göremedik de zaten. Ama gergedanlara 2 metre kadar yaklaştık. Anne, baba ve çocuk birlikte otluyorlardı, bizi umursamadılar bile... Geyikler çok güzeldi, bizi görünce donup kalıyorlardı, heykel gibi dikildikten sonra birden koşmaya başlıyorlardı. Filimiz gerekli yerlerde binicisinin komutuyla çalıları sökerek yolu açıyordu, safariye başlamadan yağıp duran yağmur ormanı mis gibi yapmıştı ve yapraklardan üstümüze damlalar düşüyordu. </div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372775101790185826" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpXfFUmGuDi995ehjk-EsbjVh4JXoMDv_TMmjOmYrdgV7GtuL387SjswuG7Yqji-iZQ_vKChyhZuRFwGlxBpzFBc_3vL5Rd8JBZXuqgw2kyaDrSvJQgcPGgTbUdn5nXIghJsAfOcInm8A/s320/DSCN2638.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372774067399437842" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsil0rgPpYw3Qq6HLv_5U9vRRdavTfvOFFLSSVDXz6VzBOxe5-bzqLU2x0jiE0aSgm9b7ocWE2EBB1aEDg-FH0F9E6_7XkK7WEgtKFUUliibGkoOzaSXupECxXBO05Q0H9T76v9EN6EY0/s320/DSCN2600.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372775106497517346" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH-e9ovgAqqqDGKCQCxVmB-zM51hoXb4I-1aI4L8kb-zRMi-rxjLbV5ImtVou0LZphaRJbD-ZmEf7Nnxg-bgnkvaJvii80vpebtKg7YisfEoHgeLtWOuNFcxoUKtuI3Hzba1tywS3xozw/s320/DSCN2643.JPG" border="0" /><br /></div><div>Chitwan'da 5 gün kaldık ve her anından keyif aldık. Akşamları içip muhabbet ettik, gündüzleri etrafta dolaşıp ve her yoldan geçen fil karşısında şaşırmaktan vazgeçmedik.</div><div><br /></div><div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-55750502175667321432009-08-22T16:00:00.002+03:002009-08-22T18:01:31.680+03:00NEPAL<strong> </strong><br /><div><strong>Lumbini</strong></div><div><br /></div><div>Varanasi'den ayrıldıktan sonra 7 saat tren yolculuğu ve 3 saat otobüs yolculuğundan sonra sınıra vardık. Kısa süren vize işlemlerinden sonra Nepal sınırından yürüyerek geçtik... Hemen bir araba bulduk ve sınıra en yakın görülesi yer olan Budha'nın doğduğu Lumbini'ye doğru yola çıktık. 1 saat sonra Lumbini'ye vardık ve bir otele yerleştik. Lumbini çok küçük bir kasaba, etrafta görülesi tek bir yer var, o da Budha'nın doğumyeri. Ertesi gün bisiklet kiralayıp otelimize 10 dakika uzaklıktaki Budistler tarafından kutsal sayılan yere gittik, Buda'nın üstünde doğduğu taşı gördük. Güzel ve eski bir taştı. Hehe</div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372773038232871298" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1CDZ1qClfAeyY8HasHKETtc8d7zpunGfSLo7k2i9vkZLzNATVeUu_ic6Cepinx5HINwOznUllnyGf23TUHNt3668umoKEyoNUJsq9P0oCWs0y5wVIxuk_O3tvQi0X4JBxk8rMlAo7M_c/s320/DSCN2410.JPG" border="0" /></div><div><br /></div><div>Esas güzel olan kısım etrafındaki kocaman parktı. Kasaba büyüklüğündeki bu parkta birçok ülkenin budist manastırı vardı. Isteyen turitler bu manastırlarda da kalabiliyor, sadece bir bağış yapmaları gerekiyor, ne kadar bağışlayacakları kendilerine kalmış. Park kuzey ve güney olarak ayrılmış ve ortasında dar uzun kocaman bir havuz var, havuzun başında bir ateş yanıyor, bu ateş dünyadaki barış için yakılmış, ve bir çok ülkeyi dolaştıktan sonra buraya yerleştirilmiş. İronik olan ise ateşin başladığı yerin amerika olması...</div><div> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372773042697191986" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhI8GVd9RLtwW9TDeAvmI_mcF0f_18wU89zFFyzvnNhGjfqvkrKpBrhEgkw5dHMhThRSJNNVHYCvWmxGgOQqhatNp1bFNmAqDKPig80vr0v7xZNqZbFUz1oDkRhiXIJ841OWGgDpS1kBdw/s320/DSCN2419.JPG" border="0" /><br /></div><div>Bisikletle parkta gezerken çoğu manastırın kapıları kapanmıştı. Kore manastırının ise kapıları açıktı. </div><div> </div><div>Bir göz atalım diye içeri girdik, kapıdaki görevli yemek saati olduğunu ve istersek bizim de katılabileceğimizi söyledi. Hemen içeri girdik ve budist rahiplern hazırladığı yemeğimizi yedik, sonrada gönlümüzden kopanı bağış kutusuna attık. Seyahatimizin ilk zamanları olsa bu manastırda kalmaya can atardım. Ama 3 aydan sonra gerçekten biraz lüks arıyorum. Luks dediğim ise banyo odada olsun, odada vantilator olsun.... baska bisey degil yani... </div><div><br /></div><div>Lumbini'de 2 gün kaldık. Ordan Katmandu yolu üzerinde Nepal'in en büyük vahşi yaşam parklarından biri olan Chitwan'a gitmeye karar verdik.</div><div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-88011164250169476212009-08-22T15:32:00.010+03:002009-08-22T17:51:50.206+03:00Ölümün şehri<div style="TEXT-ALIGN: center" align="center"> </div><div align="center"><b>Varanasi</b></div><strong></strong><br /><strong></strong><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372768773969153730" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgru8kp-gfyZq9KeECKEK9V7exAKjEdobUw9UyhiW3ogtM-6NmXu4r9YMoEMlAqgi8y3e9tjspcKUSPTRN1nfqH_CHO_-4Czsb4q_XzEcOFA0fA5lcImO04Qqe84Nym_Kk1A1K31IxPIRs/s320/DSCN2283.JPG" border="0" /><br />Kutsal ana Ganj'ın yanında bir kasaba. Motosiklet, bisiklet, inek ve insanlarla dolu daracık labirent gibi sürekli cenazelerin geçtiği sokaklar. Ganj'a inen merdivenler, Ganj'ın kenarında minik meydanlar. Ölülerin yakıldığı ve küllerinin Ganj'a serpildiği yakım merdivenleri. Daracık sokaklardan geçen cenazeler. Ölümünü bekleyen yaşlılar... Herşey o kadar farklı ve çarpıcıydı ki!<br /><br /><div style="TEXT-ALIGN: center"><br /></div><br /><div style="TEXT-ALIGN: center"><br /></div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372767414099408274" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgsqllTzjcfhDf2tIO_h6eS0gdtGPXQH_nHFBs8iCLIwYdqYA8mGP3aQtQnKf_UNTv_RooK_p_KjRd7Z1rCtXqOfbbFJp_8OU_JAKRiXcTnj3VLubTwFcpIceyXiLj1L88B1jLjpl9czQ/s320/DSC_5662.jpg" border="0" /><br /><div style="TEXT-ALIGN: center"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372767418341192482" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy1cgDOqfe3Cq18xKW-s14fABQNFqUdirRM4hEZQEqpvWyuLAOj2VcDGwVJx2czMDW8MW8cwEc_X1vVZce02jNM7-b1APrf1SUoJNTBvZzoTnVcYMBa5uwXTrF46VKZS0CJSTOfEWpibE/s320/DSC_5663.jpg" border="0" /></div><br /><br /><div>İlk gün otelden çıktık ve 2 dakika sonra tesadüfen yakım merdivenlerine vardık. Heryer yakılan cesetlerin kokusu ve dumanıyla kaplıydı. Ölüler odunların arasında açık hava altında yakılıyor, etrafta odunları taşıyan adamlar, aileden cenazeyi temsil eden bir kişi, yakımı izleyen insanlar ve dolanan inekler var. Hemen yakım yerine bakan binalarda Ganj'a ölümlerini beklemek için gelen hasta ve yaşlılar kalıyor, manzaraları yakın gelecekleri... Çocuklar ve hamile kadınların cenazeleri saf oldukları ve ateşle saflaştırılmaya ihtiyaçları olmadığı için yakılmadan Ganj'a bırakılıyor. Yılan soklamsı sonucu ölenler de, yılan tanrı şivanın kolyesi olduğu için saf sayılıyor. Bir de din adamları ve hayvanlar yakılmıyor. Etrafta hüzün yok, ağlayanlar yok, Ganj'a külleri bırakılanlar direk nirvanaya ulaşıyor, reankarne olmuyor, hayat döngüsünü tamamlamış ruhlar olarak kabul ediliyor.</div><div style="TEXT-ALIGN: center"><br /> </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372767406348410066" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ7THCTVaCCon8UQXMY3KxgGSWhTBPJ3LC5fLgYyRlzvk6lzgfj0gytO4gOSoMsOCpEhzDXEJ4rOYXPaENBOf8yiw5YaM1iB5JY3wqwNPZR0pkVtEHBgI6zuxudfMUp4MhddFItJ9A3Yw/s320/DSC_5626.jpg" border="0" /></div><br /><div>Ganj kıyısı boyunca birbiryle alakasız bir sürü şey görmek mümkün. Suda dolanan bufololar ve köpekler. Çamaşırlarını ya da kendilerini Ganj'ın pis sularında yıkayan insanlar. Yüzenler. Nehrin kenarında meditayon yapanlar. Geceleri büyük meydanda dini gösteri ve izleyen yüzlerce insan. Ganj'a hacı olmaya gelmiş orda burda uyuyanlar. Yakılan ölüler tüm bunlardan sadece 30 metre uzakta!<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372768008248651106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPnppeECr5auFl7mL5lDPwvH2ilR6yw-hLOkynjferxCRTFKTwNqoUjE3mskRZnUOZjz5_oS3jmFq00L4mIhP6UWuuqnbZt9rVv1fOxKCk5eceBuNxIe6ieE3I8S1uHwfgpEX9S0t3Qr4/s320/DSCN2350.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372768010431159010" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxfNrJtdiaSTH92q523XqZLC79atsdGwjZVLCJWzVZ1vrkmtTukt_6wzSpPpf1nG-AK_tosNhS5k-nwGTC707x-TNUYIQnxu_XYO57EtkmfmBs1er427MuRRX9kLkXteNGTlROz1Ogc00/s320/DSCN2345.JPG" border="0" /></div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372767401007231794" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBAfXaf2TLkf1x7WhHjcdJ5l4Dq6unuInZj01vBqSSzo4XUcb3Cd8IJ9KBgB_IDRdsRhJXYQdXhyphenhyphenSK8V6T4Dg9WZGUnuJZdJcTHyL0pZ3mNz5VYYOL239J4TMJgGoHzShka000SCIWwZM/s320/DSC_4839.jpg" border="0" /><br /><div></div><div><div>Otelimizin çatı restoranı gezginlerle dolu. 2 İsrailli hatun ve 1 İspanyol'la grup olduk, hep beraber takıldık. Liat ve İrit İsrailli doktorlar, stajlarına başlamadan önce Hindistan'da geziyorlar, İspanyol Pedro, çatlağın teki, kötü ingilizcesiyle sürekli konuşuyor, çok komik.<br /></div><div>Tanıştığımız günün ertesi labirent sokakların dışındaki anayolda biryere gitmeye çalışırken bir sinema salonu gördük ve akşam filme gitmeye karar verdik. Filmin adı Aşk, yeni bir Hint filmi, altyazı olmadığı için herşeyi anlamasakda, baya keyif aldık. Çok güzel manzaraları olan bir filmdi, eskide ve günümüzde geçiyordu... filmin ortasında Pedro ne zaman dans edecekler diye sordu, ve filmde alakasız bir sahnede hoppaa dans etmeye başladılar, seyircilerden dansa katılan olmadı ama İrit'in dediğine göre seyircilerin de dans ettiği sinema salonlarında bulunmuslar. Hehehehe</div><div></div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372799101976975794" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 222px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIpKa6acWigHjLSwWCt4Q-CY7jPgwEVC5ZlpAXKFZ321unSBhq7NorvyqHHko35LAN5aaNWW6wHHTsYgZc-zP6IFGXTHa_xV-K-gt9amkP7KiGtMqk57X8KtEn51A5MkxptAXtEKUId4E/s320/2uq1v90.jpg" border="0" /></div><div><br />Filmden çıktık ve kendi aramızda konuşmaya başladık, keske sokaklarda insanlar dans etse filmdeki gibi diye... yürürken küçük bir tapınağın önünde insanlar toplanmıştı ve içerden müzik sesi geliyordu. Bizi de içeri davet ettiler, hayatımda gördüğüm en absürd sahneydi. Tapınağın tabanı buzla kaplıydı, tanrı heykelinin etrafı buz, çiçekler ve viski şişeleri ile doluydu. Anlamaya çalışmadık, Hindistan'da herşeyi anlamaya çalışmanın akıl sağlığına zararlı olduğunu bilecek kadar uzun süredir bulunuyoruz. Ağzımız bir karış açık tapınaktan ayrıldık, 20 metre gitmemiştik ki bizi geri çağırdılar... bir baktık herkes sokakta dans etmeye başlamış, filmde ki gibi!!! biz de döndük aralarına katılıp dans ettik... Viski tanrısını ve danslarını seviyoruz...<br /></div><div>Varanasi ilk günerden sonra bizi hasta etmeye başladı. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak. Uyumak zorlaştı, herkes ishal oldu... sanki yakılan ölülerin hayaleti her yerdeydi. Hava çok ağırdı.<br /></div><div>Varanasi'de son günümüzde kayıkla karşı kıyıya geçmeye karar verdik. Karşı kıyı boş ve su bufololarının takıldığı bir yer olarak görünüyordu bizim taraftan. Gidip Varanasi manzarasında zıplama fotoğrafları çekelim dedik. Karşı kıyıya varmamızla hevesimiz boğazımızda düğüm olarak kaldı. Etraf insan kemikleriyle doluydu. Muhtemelen yakılmadan suya bırakılan kimi ölüleri kemikleri akıntıyla buraya varmış. Etrafta kemiklerin arasında köpekler takılıyor. Çobanlar bufololara bakıyor. Sanki etrafta insan kemikleri yok, papatyalar var... Varanasi'de son günümüz olduğu için tekrar sevinip, otelimize döndük. </div><br /><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5372768021795358098" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjwjaSez_mHvwNkXY6wk6eI4ZZJnPSa9_IrUMIufntziug3E6ZlgPy9Lc3t92Ld85Q_eyr67cKNB5yoCkzk7GL7Xd-tvvURfJn5wngfMLzucqRpyNR0p4pGWrSkN_Hua8FlwoOS6VhQyk/s320/DSCN2391.JPG" border="0" /><br /></div></div><div><div>Varanasi'de toplam 8 gün kaldık, bir türlü ayrılamadık. 8 günün sonunda kızlar evlerine dönmek üzere Delhi'ye gittiler. Biz İspanol Pedro ile Nepal'in sınırına doğru yola çıktık. Hindistan'dan ayrılacağımız için çok mutluyduk.</div><br /><div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-81406254102641556932009-08-03T15:16:00.007+03:002009-08-05T17:07:50.352+03:00Oldu mu simdi Taj Mahal?<span style="font-weight: bold;">Agra</span><br /><br />Delhi' de 2 gun kaldik. Cok pahali ve cok sicakti. Biz cok yorgunduk o yuzden, sehirde gezip tembellik yaptik. Sali sabahi erkenden Agra trenine bindik. Simdiye kadar bindigimiz en afili trendi. 2 saatlik yolda hem kahvalti hem ogle yemegi servisi yaptilar. Vagonlar otobus gibi duzenlenmisti, rahat koltuklar filan. Neyse Agraya vardik, hotele gittik, odaya esyalari koyup terasa bir ciktik, manzara ayan beyan Taj Mahal. Pek bir etkileyici, pek bir guzel...<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpbAW09ZluaOiTh_4Q3uw6NF8YJ87wphoLcmqye9WxzN-bU3GFCKppsCQItED01DerrA20tqS-O0v0HES35b4hIWTUkds4EXTKYQbngutmelOsgn03y6d6CgtBdoEmScDPmTXe2TkQYKM/s1600-h/DSCN2130.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpbAW09ZluaOiTh_4Q3uw6NF8YJ87wphoLcmqye9WxzN-bU3GFCKppsCQItED01DerrA20tqS-O0v0HES35b4hIWTUkds4EXTKYQbngutmelOsgn03y6d6CgtBdoEmScDPmTXe2TkQYKM/s320/DSCN2130.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366480360031518626" border="0" /></a><br /><br />Ilk 2 gun Pedrocum circir oldu o yuzden pek birsey yapamadik. Cok afili serinleticisi olan odamizda takildik, Taj'in etrafinda dolastik. Etraf hayvanat bahcesi. Ineklere ve kecilere alismistik, burda bir de maymun ve sincaplar eklendi sokaklardaki hayvan trafigine. Catilarda, etraftaki agaclarda, sokakta... her yerdeler.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvR7XMYsilgUOjNnskW-mq8pos9Ah8DyVvYFGFq1xmai_kt5u76Ls6fpV0ZLdBY3ZNP0xps7Mf3rGsolKWETU0XMWY6HIDbq-KnpA2fmLgkeG6WQr75P1I7mUnG2ikHfbipP579or9aAM/s1600-h/DSCN2147.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvR7XMYsilgUOjNnskW-mq8pos9Ah8DyVvYFGFq1xmai_kt5u76Ls6fpV0ZLdBY3ZNP0xps7Mf3rGsolKWETU0XMWY6HIDbq-KnpA2fmLgkeG6WQr75P1I7mUnG2ikHfbipP579or9aAM/s320/DSCN2147.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366479156727408626" border="0" /></a><br /><br />Pedro iyilesince, anlastigimiz bir tuktuk surucusu bizi tura cikardi. Agra kalesi'ne gittik ilk. Taj Mahal'i yaptirah sah, oglu tarafindan tahttan indirilince burada hapis tutulmus olumune kadar. Cok guzek Taj manzarasi vardi bir, onun disinda yesillik, sincaplar, saraylar filan...<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFo_1dmakSe4UehMXBynrYl2f4Z7fSojqTqPWQlJjSeLUepx-qIk-4lOcwksegMAE6z3OKt6-Ur3b3gm9OJb0RPM9lFoO2ZmiYMTe3-R7AyZq9QbfQrK0YD1PIn0bzraGVdWsOueAdL24/s1600-h/DSCN2151.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFo_1dmakSe4UehMXBynrYl2f4Z7fSojqTqPWQlJjSeLUepx-qIk-4lOcwksegMAE6z3OKt6-Ur3b3gm9OJb0RPM9lFoO2ZmiYMTe3-R7AyZq9QbfQrK0YD1PIn0bzraGVdWsOueAdL24/s320/DSCN2151.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366479171399788962" border="0" /></a><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuNjFMA2yo33HIcnz9vJET9NcDLsmqKIpd_hJt_fodzqcZ4epIMTo4__LhxFbXw1RAg_0HeNqViMWgfu_LCu_h5on58Dk84fAcJtjEUpeRPQB_g6e0kd3xU6KjhFN3kjMNz1T7-Q5CUNY/s1600-h/DSC_3970.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 213px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuNjFMA2yo33HIcnz9vJET9NcDLsmqKIpd_hJt_fodzqcZ4epIMTo4__LhxFbXw1RAg_0HeNqViMWgfu_LCu_h5on58Dk84fAcJtjEUpeRPQB_g6e0kd3xU6KjhFN3kjMNz1T7-Q5CUNY/s320/DSC_3970.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366479151571071714" border="0" /></a><br />Ordan Mini Taj'a gittik, bebek Taj da deniliyor. Saray yavrusu dediklerinden. Taj'in yavrusu iste ama anneye pek cekmemis. Yine de guzel bir saraydi da 50 cocuk surekli bizi izlediginden pek iyi vakit gecirmedik. Ordan da Taj'in arka tarafini gorebilecegimiz bir yere gittik, Taj'a baktik' Taj bize bakti...<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUnzKA_H78k5XOWruGm9lmrATTJ6OCcnh93O7Mja0AW7hkajhbsg0vBLnCPdJfc8N_5pbSP9-78GNwAicqcY4aSjGtOMJ9gxqn6C4a7VR2ingRPd0unkmA_vVeMsDnCp08Q8-WMDRwsUI/s1600-h/DSCN2190.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUnzKA_H78k5XOWruGm9lmrATTJ6OCcnh93O7Mja0AW7hkajhbsg0vBLnCPdJfc8N_5pbSP9-78GNwAicqcY4aSjGtOMJ9gxqn6C4a7VR2ingRPd0unkmA_vVeMsDnCp08Q8-WMDRwsUI/s320/DSCN2190.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366479181146642994" border="0" /></a><br />Ertesi sabah gundogumunda Taj Mahal'e gittik. Kisi basi 750 rupi bayildik. Az buz para diil 750 rupi nerdeyse 2 gunluk otel parasi. Ve tam bir hayal kirikligiydi. Taj Mahal'e uzaktan bakmak guzel. Icinde bir sey yok. Mermer de mermer hem icindeyken binayi goremiyorsun. Hic hos degil. Taj manzarali yerlere gitmeyi Taj'a gitmeye tercih etmek lazimmis.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6aaEm8_mydAumBm6vfsda8NqXaxI4TK_gpFRkcOs7DqV93dk_0BWK-eNG1zIUAb9YZnrHvn-Y9vSLESHCawaUUbELx3Mb6YmsST96tQnd-h7hnrTnua53H_97ucAg6t8i1eRo0c-LjiU/s1600-h/DSCN2215.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6aaEm8_mydAumBm6vfsda8NqXaxI4TK_gpFRkcOs7DqV93dk_0BWK-eNG1zIUAb9YZnrHvn-Y9vSLESHCawaUUbELx3Mb6YmsST96tQnd-h7hnrTnua53H_97ucAg6t8i1eRo0c-LjiU/s320/DSCN2215.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5366479167712013858" border="0" /></a><br />Agra'dan Daramsalaya gitmeyi planlamistik ama baktik ki herkes Ganj nehrinin gectigi Hintliler icin cok kutsal olan Varanasi'ye gidiyor, biz de planimizi degistirdik ve Varanasi'ye tren biletimizi aldik. 12 saat trende gece yolculugu sonunda Varanasi'ye varicaz.<br /><br /><br /><input id="gwProxy" type="hidden"><!--Session data--><input onclick="jsCall();" id="jsProxy" type="hidden"><div id="refHTML"></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-15160286483672852822009-07-27T22:34:00.003+03:002009-07-27T22:42:51.247+03:00Sular Seller<p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Delhi<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Yorgunluktan uyuyamadığım bir gecenin ve 3 saatlik bir uçak yolculuğunun sonunda Delhi'deyiz. Taj Mahal'e yarın değil öbür gün gitmeye karar verdik. Yolculukla geçmeyecek bir güne ihtiyacımız var. Delhi gerçekten farklı bir yer. Büyük ve organize bir şehir. Bol yeşillikli, düzgün trafikli. İnsanlar modern görünüşlü.</span><span style="" lang="TR"> <o:p></o:p></span></p> <br /><p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p>Gelir gelmez tren istasyonunun yakınlarında bir otel bulup yerleştik. Bizim şansımıza aylardır beklenen yağmur bugün yağmaya başladı. Ama ne yağmak. Otele gelirken hafiften yağmaya başlamıştı, odaya girdik, duş yapıp birşeyler yedik. Ben bi hava alayım diye balkona çıktım. Heryer su içinde. Öyle bir sel almış ki heryeri. İşte böyle.</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxLtKqiF8uk_O_KH6l0qDI2WFHIfB2p__HC-o4-Ib7sON0rm8r5SxacC0_H6MhZOMvVn9HbZ9WNcRpzXSETcfsKiklpCyYNqo5TeVCC1swTWUbVmCkV98oPaGHntbMOa62o13ez4lZQMQ/s1600-h/DSCN2126.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxLtKqiF8uk_O_KH6l0qDI2WFHIfB2p__HC-o4-Ib7sON0rm8r5SxacC0_H6MhZOMvVn9HbZ9WNcRpzXSETcfsKiklpCyYNqo5TeVCC1swTWUbVmCkV98oPaGHntbMOa62o13ez4lZQMQ/s320/DSCN2126.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363227337046227042" border="0" /></a></p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ9C9XHspRKqewJdx6RsJyQSuCfQGsKFB0xOssjdmsAfuAFcy8SmE_94Iu1FPA9gzysCzPE17hg9MCMiFYvvw-O32JK5CRtl9yP3_-Q5SMcD0hCuwQI83-xobX8-OIni7CWz_TZtuIQHI/s1600-h/DSC_3874s.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 213px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ9C9XHspRKqewJdx6RsJyQSuCfQGsKFB0xOssjdmsAfuAFcy8SmE_94Iu1FPA9gzysCzPE17hg9MCMiFYvvw-O32JK5CRtl9yP3_-Q5SMcD0hCuwQI83-xobX8-OIni7CWz_TZtuIQHI/s320/DSC_3874s.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363227337925743778" border="0" /></a></p><p class="MsoNormal"><br /></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Pedro paçaları gerçek<span style=""> </span>anlamda sıyırıp foto çekmeye başladı, b</span><span style="" lang="TR">en</span><span style="" lang="TR"> de kendisine 5 dakika kadar eşlik edip, odaya geldim ve bacaklarımı 1483920 kere yıkadım.</span></p><br /><p class="MsoNormal"></p>Bu fotograflar cekildikten sadece yarim saat sonra ortada hic su kalmadi. Bunu da belirtmek isterim!Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-30592396909194256032009-07-27T22:22:00.003+03:002009-07-27T22:31:12.611+03:00Mis gibi!<span style="" lang="TR"><span style="font-weight: bold;">Ooty</span></span> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Madurai'den Ooty'ye gelmek tam bir günlük işkence kadar sürdü. Otobüs</span><span style="" lang="TR">e bin 5 saatte</span><span style="" lang="TR"> Coinbatore, ordan otobüse bin Ooty otobüsüne git, ordan Ooty otobüsü 3,5 saat daha... Canımız çıkmış bir halde Cuma gecesi otele vardık. Tanrım o ne tatlı bir soğuk, Madurai cehenneminden sonra... Sabah bir uyandık ki, Ooty'ye gelmek herşeye değermiş. Ooty bir dağ şehri, hava gayet serin, odamız göl manzaralı, hava güneşli ve mis gibi, etraf yemyeşil. Maa</span><span style="" lang="TR">lesef burda sadece 1 buçuk gün kalabildik.</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs8sGk-rXCS7E2K0IDfDb4PvwxFq9mCz7lU6AUyNv0yVQtQkGoHHTSuYJhnB-VBK_uqW-tecyuMhmj8sWJxOwNHj5bHjfXF-D1m-e24ewEKdJBdb5jU4D1XEWPdWTxULf5DGDh8q5ML7E/s1600-h/DSCN1908.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs8sGk-rXCS7E2K0IDfDb4PvwxFq9mCz7lU6AUyNv0yVQtQkGoHHTSuYJhnB-VBK_uqW-tecyuMhmj8sWJxOwNHj5bHjfXF-D1m-e24ewEKdJBdb5jU4D1XEWPdWTxULf5DGDh8q5ML7E/s320/DSCN1908.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363223574191083986" border="0" /></a></p><p class="MsoNormal"><br /></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Cumartesi günü, ertesi gün için Ooty'ye gelme amacımız oyuncak ya da minyatür tren denilen mini trene yerimizi ayırttık sonra da gezindik durduk. Botanik bahçesine gittik, tepelere tırmandık, kabile köyü zannederek bir köye gittik, normal köy çıktı... Ooty'nin etrafında köylerde kabileler yaşıyor, biz söyleyenlerin yalancısıyız, görmediğiiz için de Hint köy kabilesi ne demek pek bir şey söyleyemeyeceğim... Otelde duvara asılı fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla renkli elbiseler giyip dans eden ve turistlerle fotoğraf çektiren insan topluluğuna kabile de</span><span style="" lang="TR">niyor.</span></p><br /><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCCtkz-z6IROSqyI4HuaSu-T05MgjNMNzQk0lUmXECnHmIkL1LfLXZ7SXgJ7AyvrsLwUucKIKGJFTlSVdDl_Eu4BM7Qf5ygYfp2M94Un5nRij6OErKlVPXpkltw0UpUJx5dyP4HkX1MAw/s1600-h/DSCN1969.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCCtkz-z6IROSqyI4HuaSu-T05MgjNMNzQk0lUmXECnHmIkL1LfLXZ7SXgJ7AyvrsLwUucKIKGJFTlSVdDl_Eu4BM7Qf5ygYfp2M94Un5nRij6OErKlVPXpkltw0UpUJx5dyP4HkX1MAw/s320/DSCN1969.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363224394588138290" border="0" /></a></p><br /> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Cumartesi gecesi modern şehir Ooty'nin modern bir burger pizza mekanına gittik. Burger dediğime bakmayın saf vejeteryan. Burgerler patatesten filan... Pedro fasulyeli pizza yedi nedense, ve Hindistan ishaliyle yakından tanıştı. Benim anlamadığım hiç çekinmeyip sokaklardaki yıkık dökük esnaf lokantalarında yemek yiyoruz bi bok olmuyo, modern yerler bağırsak bozuyor...<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Ooty'nin kalbimizde özel bir yer olmasını sağlayan şey ise, Hindistan</span><span style="" lang="TR">'da ilk travestileri gördüğümüz yer olması. Çarşıdan geçerken bir bakalım ki sarilerini giymiş iki genç delikanlı. Saçlar kısa filan, göğüsler tahta ama giymiş işte sarisini çıkmış çarşıya... Bir mutlu oldum ben nedense, öyle işte...</span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Pazar günü oyuncak trenmize bindik. Yahu bu ne manzara! Bu ne yeşil! Seyahat toplam 3 buçuk saat sürdü, dışarıya bakmaktan boynum ağrıdı, çok güzeldi, yazılacak gibi değil.</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh5L7g5hyphenhyphend4wZutG50maF0W8YWuhkZ3ylOailcnFLvOVLIb25yIqZpuYNT89Fx7GE74ntQnCeAmZC_XMe4cdISCom8mcul7tpjq6lMMdqH0HTc3ujOxsy5pyga5Q8_Z7k9M9NsRDi1DrI/s1600-h/DSCN2054.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh5L7g5hyphenhyphend4wZutG50maF0W8YWuhkZ3ylOailcnFLvOVLIb25yIqZpuYNT89Fx7GE74ntQnCeAmZC_XMe4cdISCom8mcul7tpjq6lMMdqH0HTc3ujOxsy5pyga5Q8_Z7k9M9NsRDi1DrI/s320/DSCN2054.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363223579686514706" border="0" /></a></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Bir istasyonda 10 dakika mola verildi, dışarı bir çıktım, etraf maymun dolu. Bildiğin maymun, hayvan olan maymun... yavrular annelerinin kucaklarında, ordan oraya koşturuyolar. Tren geldi diye bir coşku hayvanlarda. Milletin elinden yemeklerini kapıyorlar, onları besle diye türlü maymunluk yapıyorlar... Çok heyecanlandım ben, Pedroya maymunlar maymunlar, maymunlara bak, ona da bak, buna da bak demekten bir hal oldum.</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdiCZmtZri1EputuYjx6bE8rfj1TQLfNPZjRBIB3fhV2FgDO0CaKVDYrLjttixSA9D1chCYPktXq8ok2tfgp6r4lzZ8iJgwRLA7FTQEtB-tD54zMSbHC8pAv092v2tRgQehOOrkDAljyo/s1600-h/DSCN2090.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdiCZmtZri1EputuYjx6bE8rfj1TQLfNPZjRBIB3fhV2FgDO0CaKVDYrLjttixSA9D1chCYPktXq8ok2tfgp6r4lzZ8iJgwRLA7FTQEtB-tD54zMSbHC8pAv092v2tRgQehOOrkDAljyo/s320/DSCN2090.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363223585430122770" border="0" /></a></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Trenden inince Coinbatore otobüsüne bindik, 1 saatte vardık. Yorgunlu</span><span style="" lang="TR">ktan ölür halde gördüğümüz ilk otele kapağı attık. Yarın Delhi'ye uçuyoruz. Öbür gün Taj Mahal! <o:p></o:p></span></p>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-25112381730227940562009-07-27T21:52:00.005+03:002009-07-27T22:21:28.085+03:00Temple Memple<p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><span style="font-weight: bold;">Madurai</span><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Tenhi'deyken Madurai hakkında baya bi çalıştık. İlk d</span><span style="" lang="TR">efa neler yapacağımıza nereleri</span><span style="" lang="TR"> göreceğimize karar vermiş olarak bir yere vardık. Buras</span><span style="" lang="TR">ı tapınak mekanı. Hindistan'ın güneyindeki en büyük tapınak burada bulunuyor. Tapınak demek haksızlık olur, tapınak kompleksi. Ayrıca şehir merkezinin dışında bir büyük tapınak daha var. Bunun dışında tadilatda olduğundan gidemediğimiz bi</span><span style="" lang="TR">r saray ve Gandhi müzesi de burada.</span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">İlk önce şehir merkezindeki tapınaklar kompleksi Sri Meenaks</span><span style="" lang="TR">hi'</span><span style="" lang="TR">ye gittik. Gez gez bitmez bir<span style=""> </span>tapınak! İçeride ayrıca bir müze, bir kapalı çarşı ve büyükçe bir tapınak havuzu var. Bol bol tanrı heykeli mevcut, önünde dua eden, şarkılar söyleyen insanlar. Tapınağın bir de fili var, 1 rupiyi hortumuna koyuyorsun, o da seni kutsuyor. Bol bol kutsandık. Ta</span><span style="" lang="TR">pınakların her köşesi başka güzel. Kimi kısımlara Hindu olmayanlar giremiyor kapı</span><span style="" lang="TR">dan röntgenliyor... Bu tapınağa toplam 3 kere gittik. Birinde tanrı Şiva'ya mum yaktık, dilek diledik, kendisinin kudretin</span><span style="" lang="TR">i göriciizzzz...</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirLi_RTBn00twoTEqjfRWr3FczXZhNVmyHcdMkKmfiy5_wzMwOqg0FbcFNzBOX318vQwdw3jb83P4MWcoKycHcxi1Zt_BqArqveqqJyPcp57KE_TPqAtyHSdUeLTq3Dm8dJAe-nNz1dN4/s1600-h/temple.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 212px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirLi_RTBn00twoTEqjfRWr3FczXZhNVmyHcdMkKmfiy5_wzMwOqg0FbcFNzBOX318vQwdw3jb83P4MWcoKycHcxi1Zt_BqArqveqqJyPcp57KE_TPqAtyHSdUeLTq3Dm8dJAe-nNz1dN4/s320/temple.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218240514520802" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg75zQvRiG65q6ueMSvK-FGyjTkfO8cV5Ft3I8jmFBYY5BPKbIG_XKk-NJnB1O3njzsTW2ToPZ6NIxzi17mNngR4sNTFlNt2BF4KO-GArXdO_NvVzRgoXqCwLIXXHKmgt33NZJpiD3civQ/s1600-h/siva.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 212px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg75zQvRiG65q6ueMSvK-FGyjTkfO8cV5Ft3I8jmFBYY5BPKbIG_XKk-NJnB1O3njzsTW2ToPZ6NIxzi17mNngR4sNTFlNt2BF4KO-GArXdO_NvVzRgoXqCwLIXXHKmgt33NZJpiD3civQ/s320/siva.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218067728894210" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ2XLJjM7Ya5SkcQNNg6lfNaAYCrD-I_bi3KQSJTj3OOqD_jOurqiRq1-EMlXewsBEVrm-3PkngkqxrZcwbQBresL6WlYCL_iXXiyDSqfD87SpS9WJPkx5-slAmW60Nj-5EypzD4D5mdQ/s1600-h/tavan.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 212px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ2XLJjM7Ya5SkcQNNg6lfNaAYCrD-I_bi3KQSJTj3OOqD_jOurqiRq1-EMlXewsBEVrm-3PkngkqxrZcwbQBresL6WlYCL_iXXiyDSqfD87SpS9WJPkx5-slAmW60Nj-5EypzD4D5mdQ/s320/tavan.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218233900169410" border="0" /></a></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWpL-wa7VrtNcVji9b9pzZd-c0SWfzZgsLjj1kjwwKjU2-o9zUXrsLKoYP7787sRz3v0Rkn30I72nuUFdSDChlyXk0UBeCfPU-DFDY8KDUh9mQQ_U8zW7B-IOYwSe_1357eED6pRYcGMY/s1600-h/filli.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 212px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWpL-wa7VrtNcVji9b9pzZd-c0SWfzZgsLjj1kjwwKjU2-o9zUXrsLKoYP7787sRz3v0Rkn30I72nuUFdSDChlyXk0UBeCfPU-DFDY8KDUh9mQQ_U8zW7B-IOYwSe_1357eED6pRYcGMY/s320/filli.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218040624024402" border="0" /></a></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Başka bir gün şehir dışındaki Trirupparankundram tapınağına gidip ismini deftere bakmadan düzgün söyleyebilmek için adak adadık ama hala başarılı olamadık. Bu tapınağa Salı ve Perşembe günleri evliliğinde sorunları olan kadınlar gelip mumlar yakıp çiçekler bırakıyormuş. Bizim evliliğimizde bir sorun olmadığından sadece tanrı Kali'ye dualarını üzerimizden eksik etmesin diye minik tereyağ topları fırlattık. Tapınağın havuzunun etrafındaki maymunl</span><span style="" lang="TR">arı izleyip baya bir eğlendik. Tapınağın içinde farklı tanrı heykellerine bakıp, putlar yıkılacak herkes birgün müslüman olacak diye bağırdım, sonra Pedro'nun katolik olduğunu hatırlad</span><span style="" lang="TR">ım, Türkçe bilmediği için sevinip Şiva'ya bir mum yaktım... Adamın teki avu</span><span style="" lang="TR">cumuza sü</span><span style="" lang="TR">t döktü, Şivanın spermini temsil eden kutsal süt imiş, içtik biz de... Tamam Şiva'nın spermi fikri pek hoş değil ama kiliselerde de İsa'nın kanı, eti diye şarapla ekmek vermiyolar mı ayol?</span></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuf2tgAvYn52X06EvAk6KccKhFv4v7ITxAEnUExM2ZLrCzUyKlSOeGpWqVyBg0eac0phyphenhyphenmJ2lwvzPHtiSlSs07xuwrnfRehNdjRtYGeRqW_s6hQMB80JpeyzDcY2-Rcuv9sZoxpDSqyhk/s1600-h/tapinaaak.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 212px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuf2tgAvYn52X06EvAk6KccKhFv4v7ITxAEnUExM2ZLrCzUyKlSOeGpWqVyBg0eac0phyphenhyphenmJ2lwvzPHtiSlSs07xuwrnfRehNdjRtYGeRqW_s6hQMB80JpeyzDcY2-Rcuv9sZoxpDSqyhk/s320/tapinaaak.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218229697664658" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBqP6K66YSgkpaRYyyjVVihJM63ObhEq2I-ke_H3shgsqqlKZZCd1fkbX-TVBvBb2RLOaXOVl2vg04i2WYD9yAQqi1R-hU_QmOB5-m0pjkjydJT-N4PTtvGaz4W4R2at5lJtxYRv7E4MM/s1600-h/kadinlar.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 212px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBqP6K66YSgkpaRYyyjVVihJM63ObhEq2I-ke_H3shgsqqlKZZCd1fkbX-TVBvBb2RLOaXOVl2vg04i2WYD9yAQqi1R-hU_QmOB5-m0pjkjydJT-N4PTtvGaz4W4R2at5lJtxYRv7E4MM/s320/kadinlar.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218054173795826" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiu_Vkq1p5sc6DVmSYDftlI_NtAYlW4dVmGDGHdDHSwTGaAnUqZBLEUVu4ITPx5IgpOBsHr81b4kQGTX1504qgf7P8c7ILapOqS3Jg6zE0SAKu6vAqHLDDU-IEOrAJa0bm7sbjbaMOAhw/s1600-h/maymun.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 212px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiu_Vkq1p5sc6DVmSYDftlI_NtAYlW4dVmGDGHdDHSwTGaAnUqZBLEUVu4ITPx5IgpOBsHr81b4kQGTX1504qgf7P8c7ILapOqS3Jg6zE0SAKu6vAqHLDDU-IEOrAJa0bm7sbjbaMOAhw/s320/maymun.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363218052394298386" border="0" /></a></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Bir gün de Gandi müzesine gittik. Madurai, Gandi'nin normal kıyafetlerini giymekten vazgeçip, halkım sefalet içindeyken ben de daha fazlasını hak etmiyorum diyerek sadece el dokuması beyaz bez parçasını giymeye başladığı yer. Müzede Hindistan'ın İngilizlerden kurtuluşunu anlatan fotoğraf ve yazılar, onun dışında Gandi'ye ait kimi kişisel eşyalar, mektuplar, fotoğraflar vardı. Müzenin en önemli parçası Gandi öldürüldüğünde giymekte olduğu beyaz bez parçasıydı. Kan lekeleri de görünüyordu... Ama müzedeki eşyalar pek iyi korunmamış, kir pas içinde... Delhi'de daha büyük bir Gandi müzesi varmış ama sanırım gidemeyiz.</span><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhibrVTW-e76RVh765LEwJhHZWWVZKRpOLb95n4JEYDYgNRMMPphGqpx6WUiVpvzOZ_cKzngjR8-vHOJVswPr94k6axQSb69Itx4LeVMqOXMJU3JD1789904WBX7iU-iU8vD1kalve5FEo/s1600-h/DSCN1899.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhibrVTW-e76RVh765LEwJhHZWWVZKRpOLb95n4JEYDYgNRMMPphGqpx6WUiVpvzOZ_cKzngjR8-vHOJVswPr94k6axQSb69Itx4LeVMqOXMJU3JD1789904WBX7iU-iU8vD1kalve5FEo/s320/DSCN1899.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363221691723035522" border="0" /></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKmouCxR5Qpr09sq6-yzu0H_5PwDb28rE5e0Yu8GmrKtP0dCgiXvpiOyMeQ84VUr1NkVN6mO0ep9EOSQxflZY0uM86ezgjUuDoaN3VPEry_nurqQUIICDxR7qEBf3DxhSxVjxrRWSZQRA/s1600-h/DSCN1903.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKmouCxR5Qpr09sq6-yzu0H_5PwDb28rE5e0Yu8GmrKtP0dCgiXvpiOyMeQ84VUr1NkVN6mO0ep9EOSQxflZY0uM86ezgjUuDoaN3VPEry_nurqQUIICDxR7qEBf3DxhSxVjxrRWSZQRA/s320/DSCN1903.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363221696018309346" border="0" /></a></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR">Madurai'de 5 gün kaldık, odamız o kadar sıcaktı ki fanı açmadan</span><span style="" lang="TR"> durmak mümkün değildi. Fan öyle bir gürültü yapıyordu ki uyumak mümkün değildi... bilmece gibi oldu yahu... o zaman biz nerde uyuduk? Odamız da tabi ki! Ay ilahi...<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-74941776430774817762009-07-22T17:22:00.003+03:002009-07-23T16:35:19.716+03:00Tembel Gezgin<div><br /><br /><div><br /><br /><div><br /><br /><div><br /><br /><div><br /><br /><div><br /><br /><br /><div>1 aydan fazla oldu yazmayalı, evet! Ne yapalım, tembelim ben... Artık daha sık yazıcam diye kendime söz vere vere bir hal oldum, ama bir türlü vakit ayıramadım işte... Animal rescue Kerala'dan sonra daha da bir tembelleştim. Arada İsanbul'a gidip geldik, 3 haftalığına... Şu anda Madurai'deyiz. Son bir buçuk ayı toparlayıp yazıcam, hadi hayırlısı.<br /><br /><strong>VARKALA (Haziran)</strong><br /><br />Animal Rescue Kerala'da planladığımızdan çok kaldık, çok da iyi yaptık. 3 haftamız gerçekten harika geçti. Oradan trenle Varkala'ya geçtik. Gayet turistik bir mekan Varkala, ama düşük sezon olduğu için bir çok yer kapalıydı, 1 haftamızı burada keyif yaparak geçirdik. Sahil güzel ama deniz akıntı yüzünden pek girilecek gibi değildi. Gezgin değil de turistmişiz gibi bir şımarıklılıkla yedik içtik yan gelip yattık. Muson yağmurları yavaştan yüzünü göstermeye başladı, geceleri sürekli yağmur yağdı, şansımıza gündüzler bulutlu olmasına karşın yağışlı değildi. 1 hafta hemen geçiverdi, Varkala'dan trene atladığımız gibi Hindistan'ın Venedik'i Allapey'e gittik.<br /><br /><strong>ALLAPEY</strong><br /></div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647148975444498" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKaSKcxhrQi8HQcvnoFZI1UxYQwLuW8XUmo2tHBJQfbuWDI-WzdITSpaHiaMuh42CP0HonNqNXUHuUigCK5XLdeqYxiWk91yu0PPnqhulW2NUxjaX601Zcw6FP5-abLznwod93PqPC5Rw/s320/india_polaroid_01.jpg" border="0" /><br />Allapey Hindisan'ın Kerala eyaletinde gayet turistik güzel bir kasaba. Kasaba nehir kollarıyla bölünmüş bir halde. Hava nemli ve bol sivrisinekli. İseyen nehirde yüzen tekne-ev kiralayıp orada kalabiliyor, isteyen günlük kano ya da tekne turuna çıkabiliyor. Tekne-evler biraz tuzlu, ya da bize öyle geldi o yüzden paşa paşa normal bir otelde kalıp günlük tur yaptık nehirde. Kanoyla 5 saat boyunca gezdik, nehrin kenarlarındaki köylerde durduk. Ulaşım sadece küçük kayıklarla sağlanıyordu bu köylerde, komşuya mı gidicen atka kayığa geç karşıya, pazara mı çıkıcan, yine kayığına binicen, tatlı tatlı kürek çekicen. Nehir sadece ulaşım yolu değil, aynı zamanda çamaşırlarını yıkadıkları, balık tuttukları, banyo yaptıkları yer! Nehir kenarında evler, evlerin arkalarında pirinç tarlaları... Sular içinde herkes, bir de musonlar başladımı, önün, arkan, sağın, solun, üstün su! 5 saatlik tur tam bir terapiydi bizim için, öyle bir huzur hali, alışılmadık manzaralar. Çok sevdik Allapey'i. Kuzenimin düğünü için İstanbul'a gitmeyecek olsak, birkaç gün daha kalıp aynı turu hergün yapabilirdik. <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647160649149010" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0VtEJRz-uROwwfxWUBBtO9mfMzeOx2H-Z4cZaMML4Mciwl2wNBnas9cRiAPCinXduHrw_1JNfhIJKLn8CovzsKICCUaIJ4QcabB3FJNku5-AiIeBSZ0Jq2KYjcel7_KpXuxFPAgK9g7s/s320/DSCN1693.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647152541682274" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWs6H7heD5f0IoPWekTuDZFRNUHw1y9BwRZvelbOuWyjQX9z16ngp7Ol4ReZNi3e25ol_zsAj_J_qzPI8yFWA7heJsxRI9WaUtOs6n6qu3DTmolJ6hPT3y8sUZwr9hGSyv8IZcasQ3nSA/s320/india_polaroid_05.jpg" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647166928393554" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibXpfEAc9Rrppz8Z9JnEZ6c6-tU-A9T6gp-D4hNtOcVEjWsqFiCFA5HVY62HiynPTJo5OMtrxt62LR6amYBsl2J6dLPfE8ds3Msa72YE5KYYes3fzYR6pOCU4M0XuPOPHY7yhe8PIRBT0/s320/DSCN1695.JPG" border="0" /><br /><br /><br /><br /><strong>Ernakulam-Munnar-Tenhi ( 12 Temmuz Tekrar Hindistan)</strong><br /><br />3 hafta İstanbul'da kaldıktan sonra, tekrar Hindistan'dayız! Uçağımız yolculuğumuzun başındaki gibi Kochi'ye indi. Bir gece Ernakulam'da kaldıktan sonra 4 saat otobüsle Hindistan'ın en büyük çay ekim merkezi Munnar'a vardık. Tepelerde kilometreler boyunca çay bahçeleri. Etraf dumanlı dağlar, have buzzzz... Kaldığımız 2 gün boyunca yağmur ha durdu ha duracak diye bekledik ama hiç durmadı. O yüzden Munnar'ın muhteşem manzaralarının keyfini pek çıkaramadık. Sadece bir gün tuktukla manzara tepesine gittik, yağmurun hafiflediği anlarda fotoğraf çektik. Biz oraya varmadan önceki günlerde hava çok güzelmiş, şans işte! Bol bol otel odamızda film seyrettik bizde. </div><div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647873435015250" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCcp7TC-M-ZMiyIcEHdU7g2d9LbaJv2l5XgyxezaHQCrPIhAreCKaLDQgcUENEnIY9b2JnebEyXkYUqKZ_sCeRXtpUvQ0-6bDewcdnREB7HnVhHGvcvVJ1_fw3eu1Y4IIsVxz1eFPEX5A/s320/DSCN1773.JPG" border="0" /><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361647878370860242" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQpDT3496yHEreTs2JncrDrnsoJnUgnWY4Da57ak_BT0KwI7JjH378-2aiHL9uuNEyOkLsBu4b51buW5lTSFJt1mKNG3k3P25Sw2ol6qonDLx1wkW_kcknCTGdIxkmByMVrfjsKZI6qss/s320/DSCN1782.JPG" border="0" /><br />Munnar'dan 4 saatlik korkunç ama süper manzaralı otobüs yolculuğundan sonra Hindistan'ın en turistik olmayan şehirlerinden biri olan Tenhi'ye vardık. Artık Kerala eyaletinde değil Tamil Nadu eyaletindeyiz. Pedro bir göz hastanesi ile ilgili haber yapmak istediğinden geldik buraya. Ben Munnar'daki sürekli yağmur ve buz gibi havadan şifayı kapmış durumdaydım. Turistik bir yer olmadığından, güzel bir otelde baya ucuza kaldık. Etrafta görülecek özel hiçbirşey yoktu. Yine de sokaklarda dolaşarak vakit geçirdik.</div></div></div></div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-32303333723866677862009-05-30T16:04:00.002+03:002009-05-30T16:11:10.302+03:00Son 2 hafta-2<strong><br />Animal Rescue Kerala</strong><br /><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341603373942213234" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqYrIJmHZeMYv7Hf_3r-mjOPLGEerK7aWsuSD5Epiryrbka0_t8aK5ZlfmixliPsUmZG5H5xOrluK0qqyBDklsdwAE-RALvTTbRrUSLfIudr9kgGt45EXMBkTRfI_BBsPYME-now_1YmQ/s320/DSCN1169.JPG" border="0" /><br /><div><div><div><div>Burası çok güzel. Yeşillikler içinde bir köy yolundan varılıyor. Kovalam'a tuktukla 10 dakka uzaklıkta. 100 kadar köpek, 2 at, 2 tavşan, 1 sincap, 30 kadar kedi koruma altında. Toprak yolun bir tarafında barınak, diğer tarafında kocaman 2 arazi var. Bir arazide Avis'in evi al tarafta da 1 mutfak, banyo ve iki odanın olduğu gönüllü evi var. Diğer arazide ise 2 odalı bir gönüllü evi var. Biz burada kalıyoruz, mutfağımız yok o yüzden yan evde yemek yapıyoruz. Banyomuz evimize bitişik ama dışarda. Bahçemizde 7 köpeğimiz var, yan evde ise 10 kadar köpek var. Gündüzleri 2 at yan arazinin bahçesinde geziyor, akşam uyumaya barınağa gidiyor. <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341603370548708770" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTbAhFJ8oys6nl3cwXoPl6mC0v-qsZmXnGD7D-MgG1rwOOqC_XyvoSFNRcquN1E-bF5Sk6_W71wHw-94VwMGhZc8BXBjZM_D2LS91aMmjIWgGyen28hdRrBhzErrrrQedFPFApCIJ8aII/s320/DSCN1166.JPG" border="0" /><br />Barınakta hem kocaman kafesler hem de kocaman bahçe var. Her köpek günün yarısını bahçede geçeriyor, ayrıca gönüllüler tarafından hergün yürüyüşe çıkarılıyor. Barınakta serbest dolaşan 20 köpek daha var. Bebek kedi ve köpekler için ayrı bir yer var. Kedicikler oyuncakların olduğu kocaman bir kafeste bakılıyor, büyüyünce dışarı serbestçe çıkabilecekleri büyük kedi bölümüne geçecekler. Sürekli çalışan bir veteriner var, hasta olan hayvanlara hergün tedavisini yapıyor, ayrıca sonra serbest bırakılacak yakalanarak getirilen hayvanların kısırlaştırmasını yapıyor. 4 tane sakat köpek var. Kimisi adi pislik iğrenç mına kodumun insanları tarafından sakat bırakılmış.<br />Animal Rescue Kerala, hasta ve sakat köpekleri alıyor, bakıyor, sevgi ve güzel bir hayat veriyor. Kimi sabah kapıya bırakılmış hayvanlar evlat ediiniliyor. Kimilerine yurt dışında ev bulunup gönderiliyor.<br />Sabah 8 gibi kalkıp hindistan cevizi ağaçları altında, köpeklerimzle kahvaltı edip, barınağa çalışmaya gidiyoruz. Önce 2li gruplar halinde köpekleri gezdiriyoruz. Sonra kene ayıklama işi başlıyor, birkaç köpeğinde kenelerin ayıklıyorum.<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341603376052437826" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6ZXn9Mba4HkXuqyfYmyPD8q8gZa9_2Rs6eY5wJiRHerKdRgmhdQUBqdfuEU8psn0KiMHhTkn1c_DayKGhKWEKITN847x9185U0FdQaBcB0FULsWQcHBXQ2gqMGYcq16j6XsGmd7SVzms/s320/DSCN1196.JPG" border="0" /> Yavru köpeklerle oynayıp, kedileri seviyoruz. Günde minimum 5 saat hayvanlarla geçirdiğimiz güzel vakit karşılığında ayet güzel br yerde kalıyoruz. Basit hayat! 7 de hava karardıktan sonra yemek yaıp yiyoruz, sonrada kulübemize dönüp bir film seyredi, geceyarısı gibi uyuyoruz. <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341603380362928386" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkRK18_t3dJqyDlHzwc6blQD3qfz9Yd4-0z2WZql9m8mqx1tE6seMICU8JYDjrBZmZ_BDPGsKGjgumgXWjaAT7gegUITJyV_Y8hd55bjTJL3m34Z83kwNBmznEcRsicOtDDIucgOj8VOs/s320/DSCN1209.JPG" border="0" /><br />Burada çalışan herkes çok iyi, 1 veteriner, 1 hemşire, 4 tane de bakıcı var. Elanorla biz 3 gönüllü ve bir de Avis... 2 haftamızı burada geçiricez, o sırada yazamayabilirim, Avis'in evindeki internet bir çalışıyor bir çalışmıyor. Köpekler havlaşıyor, gidip bir seviym haylazları! :) mutluyum... </div></div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-35242841322330411282009-05-30T15:48:00.003+03:002009-05-30T16:03:19.472+03:00Son 2 hafta-1<div><div><div><div><div><div><div><strong>Nişan ve Düğün<br /></strong></div><br /><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341601511335579154" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 240px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEink1rZeNtQOWhLPM2pfiEwzdAjP4sKihNAwaHOLdWm5OgK_Kg7f6Yz60q3X1KvCw4DBW7eBA1Jwj_iGSGvf7_2SMt9l-XergjOcGqBWP8OERufsuGHwVBRlr8ejND1A8sK4wy7MsPCnSM/s320/DSCN1099.JPG" border="0" /><br /><br /><div>Son iki haftamız koşturmakla ve keyif yaparak geçti. Kovalam'dan ayrıldık ve 3 saatlik otobüs yolculuğuyla Roland'ın nişanının ve düğününün yakın bir köyde yapılacağı Kanyakumari'ye gittik.<br />Kanyakumari Hindistan'ın en en en güney ucu, bir burun, 3 denizin birleştiği yer. Solumuzda Bengal körfezi, karşımızda Hint okyanusu ve sağımızda Arap denizi. İç turizm açısından önemli, 3 denizin karıştığı noktada güneşin batışı da ve doğuşu da denizden, denizin içinde minik 2 adacıkta kimi tapınaklar var.<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341599823528783778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxLVeCuZLS5QbERH1sbLQJ2Tdr1KyYE3OgD6nAjUEwxR1tQZOcoEB-2h6CNs-3o31gAzNnUInDexeFHe4LaTxqvRjN8U2YlSbH3yGgaqblxxe9Tgjy2G1DeE0PRHtJheWZxBbq_x2nN3A/s320/DSCN1007.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341599821342237058" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 240px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc_z1EivrJmRLekVVJPbi3Q5HyIeTyY08NS81F3-1v12ehTlvKUb-OscHxSG7EP6d6PiI3pbtOW82llzuU8ye5KKCqqUbj6kpdpPeQMfBi2ORBlZLdt0ijNRMdefyk9LyHLla8RrJlzjM/s320/DSCN0981.JPG" border="0" /> Gayet kalabalık bir yer, o yüzden de pahalı. Yapacak çok şey yok. 16Sındaki nişandan sonra annem gelene kadar zamanımızı klimalı odada tv serederek geçirdik.<br />Nişan töreni çok enteresandı. Sabah 7 de uyanıp bir taksiyle Roland'ın köyünün yolunu tuttuk. Roland Pedro'nun Portekiz'den arkadaşı, katolik bir Hintli. Hint okyanusunun kıyısında bir köyde yaşıyor ailesi. Erkek tarafı sabah orda toplandık ve arabalara binip gelinin köyüne gittik. Gelinin evine gitmeden önce başka bir evde, nişan hazırlıkları yapıldı. Şık kıyafetler giyildi, geline ve ailesine sunulacak nişan tepsileri hazırlandı. Bir tepside meyveler, bir tepside çiçekler, birinde güzellik alzemeleri, diğerinde nişanlık sari... Sonra Roland odada bir yastığın üzerinde diz çöktü ve herkes onu tebrik edip, iyi dileklerini sundu.<img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341599813487709458" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0ydGJcHGaKCZprFsImnfEyaJATclXGq7kGxdE_PW2cmd1BAPtjzZbTAUlyd6oW5qZ4911-c2lkPjX3P9K86yBXjktEXCg0potWKk4_1hrK31jAR5egvKBZ4kjTpUFrkaC7DS26UxfYRk/s320/DSCN0908.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341599808347522466" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 240px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix0CT57CnpuzUEc6XPRt_ECBhIjQ-5ENmNM30xI13kmcutzWi573iuz8jAJim62OCdeVsycafPqLUJiSig9o3p5vMmfSFgwVtr_DgxEbbcXrGVSKmUxhK9cOrfQIP_AX_BG2hFgBJLrXk/s320/DSCN0891.JPG" border="0" /> Daha sonra önde tepsileri taşıyan çocuklar, arkada aile ve arkadaşlar yürüyerek gelinin evine gittik. Roland en arkadan nişanı kutsayacak papazla arabada geldi. Eve varınca tek tek hediyeler sunuldu, sonra gelin gidip nişanlık sarisini giyip geri geldi, yüzükler takıldı, ilahiler okunurken papaz bizi kutsadı! Burada başlık parasını kız tarafı veriyor, Hristiyanlarda genelde durum bu sanırım. Yüzükler takıldıktan sonra hem gelin hanım hem de damat bey yine yastıkların üstüne diz çöktüler, biz de onları tebrik ettik. Daha sonra muz ağacı yaprakları üzerinde servis edilen nişan yemeğini ellerimizle afiyetle yedik!!!<br />19u sabahı Rezoş annem bizi ziyarete yanımıza geldi, onunla Kanyakumari de gezdik ve 20sinde düğüne gittik... Evlilik merasimleri renkli ve değişik. Sabahın 6sında yine Rolandların köyünde toplanıldı, arabalarla iki tarafın köyünün ortasında bir kasabaya gidildi. Önce düğün salonu diyebileceğim bir yerde, bando ve palyaçoyla karşılandık! İçerisi tiyatro salonu gibiydi, afili 2 koltuğun olduğu sahne ve sahneye dönük sandalyeler. Geline burda yine hediyeler verildi, gelinlik sarisini giydi gelinimiz, kahvaltı servisi yapıldı sonra da bandonun yürüme hızında arabalarla kiliseye gittik. Gelinle damatı kapıda papazlar karşıladı, dualar eşliğinde içeri aldı. Sonra ayin başladı ve bitmek bilmedi, tüm kilise ahalisi uzun uzun konuşma yaptı, tek kelimesini anlamadığımız bu konuşmalar sırasında, Pedro foto çekti, biz de annemle kaçıp kaçıp dışarıda sigara içtik. Hehehe <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341599831785631506" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgamHJUm7TCbQIdJ-GV6wdZMEbE9D7qjb_E7cCkd5ZpFYvc2HbRAZzLePcf7ruzUIQJn-hsu35cFNK7XV8MeEam1MU3z1fBhkQuSJbcEt2XDLpNnaU6uFu1V9f6BGbH8QBL2gLYp3w8hFc/s320/DSCN1064.JPG" border="0" /> <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5341601503959877250" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIXxc3uBV7lHfNKMAznBlsio_2mJ5tN7Hk4e2Kvn6mY-qbSsjCAZtqxrl6O7b0rhij3gFhScuYMXRiG1XLH8-J3wkzEEBxGV4-s3vm3pZK8a1jayWZbeYxPizXZCba-17J0_1SuOa1sSs/s320/DSCN1066.JPG" border="0" /><br />Kiliseden çıkıp önceki düğün salonuna döndük, gelinle damatı tebrik edip, öğlen yemeğimizi yedik.<br />O mekanda baya bir süre kaldıktan sonra, herkes dağıldı, biz Roland'ın köyüne döndük. Akşam düğüne katılamayanlar için evlerinde minik bir parti yapacaklardı ama biz çok yorgun olduğumuz ve partiye daha 4 saat olduğu için kalmayıp, güzel klimalı televizyonlı odamıza döndük.<br />Kanyakumari'den tekrar Kovalam' döndük... Rezoş sayesinde yine güzel, klimalı ve tvli bir otelde kaldık! 3 gün boyunca dalgalarla oynayıp, keyif yaptık. Kovalam'daki son günümüzde önümüzdeki 2 haftamızı değiştiricek Elanor'la tanıştık. Elanor 23 yaşında İngiliz. Şubat'dan beri gönüllü olarak kimi yerlerde çalışarak seyahat ediyor. Şu andada Avis adında bir ingiliz kadının kovalam'ın çok yakınında kurduğu hayvan barınağında gönüllü çalışıyor. Annem ertesi gece yanımızdan ayrılıyordu, ertesi gün hemen gidip hep beraber hayvan barınağına baktık. Harika bir yer, hem buraya gelen hayvanlar hem de gönüllü çalışanlar için! O gün annemin uçağının kalkacağı Trivandrum'a gittik, bir otelde kalıp, gece annemi yolcu ettik. Sabah ise uyanıp 2 hafta gönüllü çalışacağımız Animal Rescue Kerala'ya geldik... </div></div></div></div></div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-65682580156056767272009-05-14T13:27:00.004+03:002009-05-14T13:44:53.682+03:00Kovalam Beach<div><div><div><div><div><strong>Son birkaç gün</strong></div><div><br />Pazartesi Kochi'de son günümüzdü. Gün boyunca pek bir şey yapmdık, akşamüstü alkol dükkanından kendimize akşam için bira aldık, dolaba koyup akşam yemeğine gittik. Son gecemizi balkonda sohbet edip bira içerek geçirdik. <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5335626852306353106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLqB0ZNYbnQ4SkqxQKHr8NXsHYr-EONy_8ICzZc8WaUywohB4qMY5ay32yLWlERypadOxxlpBG-iFsFTpIWLhn0-jf_PGhB6ykanYAaHQP4bmz7EI9etus2feuDA0WmteTCXBderUt3ZA/s320/DSCN0765.JPG" border="0" /><br />Salı günü çok uzun bir güne uyandık. Çarçabuk kahvaltı edip çantaları sırtlandık. Önce tuktukla motor iskelesine gidip, tren istasyonunun olduğu Karnakulam'a geçtik. Yine br tuktuk, 2 saat önceden istasyona vardık. Treni beklerken fark ettik ki Kochi'de acaip kazıklanmışız. Mesela Hindistan telefon hattı için 232 rupinin 222 rupisi hava parasıymış. 10 rupiye hattı şıp diye alabilirmişiz, 1 paket marlboro 180 değil 80 rupiymiş. Bunun üzerine bardak kesmedi bir şişe soğuk su içip yolumuza devam ettik. <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5335626847507015682" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFr0fYLwkcZYw_AoGcNnqg7L9d_uzRSZDeGYyxSo0RlxiH8UlgRdm3aoC77lGFy_-LhMEcbiQL-nPvDmVETJfFHtO3jOhERcRkTqVI2ebY3k3cdlZu4MamCgV-ZYhDsVLbg9ukcH3ES88/s320/DSCN0772.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5335626851792008050" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDEdiWbKL_zDhmmAPAmHBbpCR_4bY6jvZWYewKCJOTROFMBa-6rpWbPDueDH191cMsqkQELxHxYKjgILjtpE3pNCvoW_Jiwkz_Usdnj3Ll_z4Ojduh8tp-Wlccp90IDdNbIsXrdDp1taQ/s320/DSCN0785.JPG" border="0" /><br />Tren yolculuğu gayet keyifliydi, klimalı kompartmandaydık. Yolda Hintli bir kızla arkadaş olduk, adı Tali, 25 yaşında 3 aylık hamile, kocasıyla Goa'da yaşıyorlarmış, ölüm döşeğindeki annesini ziyarete gidiyordu. Kendisi hristiyan kocası hinduymuş. Evlilikleri baya problemli olmuş, kocasının ailesi hala kendisini kabul etmiyormuş. Buralarda farklı kastların evliliği hoş karşılanmıyor hiç dedi. Ama yine de üstesinden gelmişler bir şekilde, yemeğe hangi masalanın konacağı konusunda tartışıyorlarmış bir, birbirlerinin ibadetlerine saygı gösterip eşlik ediyorlarmış. Bebekleri olunca iki dinin de gerektirdiği törenleri yapıp, bebekeri büyünce kendi dinini seçmesine karar vermişler. Goa'ya gittiğimizde bir kahve içmek için buluşucaz.<br />Tali trenden indikten sonra yanımıza çift olan turistler geldi, burda turist lafı çok önemli, bir gezginiz onlar turist... 2 haftalığına gelmişler, ve herşeyi iğrenç ve pis buluyorlar. İşin ilginç tarafı kendini İngiltere'den diye tanıtan kız kökleri açısından gayet Hintli. Trende tuvalete gitmeye karar veren sevgilisine, vaaaay çok cesursun filan diyor. Ulan kaltak maden beğenmiyorsun köklerini gelme buralara da benim sinirimi hoplatma. Neyse banane di mi...<br />Trivandruma 18:30'da vardık. Destinasyon Kovalam. Atladık bir halk otobüsüne, totomuzdan ter aka aka yarım saatte vardık Kovalam'a.<br />Birkaç hotelle pazarlık edip, gecesi 300 rupiye o an için gayet güzel bir yer bulduk. Burası zengin turistlerin mekanı, Kochi'den daha pahalı. Ama biz şu an düşük sezon olduğu için şanslıyız. Kovalam resortlarla dolu, 2 tane sahili var, deniz çok dalgalı ama çok güzel, baya bir sörfçü var erafta. İnsanlar çok arkadaşça değil, Kochi'de tanımadığımız 50 insana selam veriyorduk hergün, burda ise yanımıza gelen 50 satıcıya selam verip hayır bir şey istemiyoruz diyoruz. Kovalam'ın benim için en büyük özelliği 9 sene önce hosteslik yaparken geldiğim ve ilk Hindistan deneyimim olduğu için beni çok etkilemiş olan mekan olması. Buraya gelene kadar buranın orası olduğunu bilmiyordum. Görünce çok sevindim çünkü birgün buraya tekrar gelicem demiştim kendime.<br />Buradaki 2.günümüzde yine taşındık, aynı fiyata denize sıfır bir yerde kalıyoruz. Şimdiye kadar kaldığımız en temiz mekan, denizden sürekli rüzgar estiği işin öyle sıcak değil. Burda ilk kaldığımız yerde tv vardı, film kanalında ramboyu izledik hatta, bu mekanda ise televizyon yerine, deniz feneri ve muhteşem beyaz köpüklü dalgalar var! <img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5335626863270909106" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwosesSTWymrdy18OwuOWuHKk46l_eADkDWOPvVqwz3N2Nk2PEqFMEKzV-ABvbxcWpUnr4FsykXQo56L6Be7FsnSmKrizXRx7YKRWaB8cH9UYMnaItPESZoe69HvHwnVNqBZpTCFou8tk/s320/DSCN0815.JPG" border="0" /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5335626856971853794" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR6V4rTExifpJELeKOq9tqdfJw5wJ1vzyjey4vvxYK_eQS6-2N88CrvrqQTjdnayWdNjLWQlOpR0YCrRDLPKcFKbWANnb1yDlamcL4EHjHpa3aTkyJdWwGnOlC848NuCSxd1-E_Y4AlsM/s320/DSCN0794.JPG" border="0" /><br />Dün akşam odamızda çamaşır yıkayıp astık, daha önce yıkamaya vermiştik ve 200 rupi ödemiştik, artık yok öyle hovardalık... Gün aşırı çamaşır yıkamaya karar verdik... Böylelikle haftaya yanımıza gelecek olan annemle bir sürü kıyafet geri yollayıp çantamızı hafifletebiliriz.<br />Burada en çok hoşuma giden şey ki aynısı Kochi'de de vardı, gün batımına yakın birçok Hintli ailenin çoluk çocuk gelip sularla oynayarak gün batımını seyretmesi. Harika fotoğraflar var etrafta!<br />Yarın Kanyakumari'ye yola çıkıyoruz, burdan 100 km. uzaklıkta. Ayın 16sında Pedro'nun Lizbon'dan tanıdığı Hintli arkadaşının nişan partisine katılıcaz. 20sinde ise düğün var. </div></div></div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-540178408284800972009-05-11T11:46:00.006+03:002009-05-11T12:13:04.115+03:00Düğün<div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold; ">7.gün</span><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold; "><br /></span></div><div>Uyuşuk bir gün gecirdik dün. Kimi arkadaşlar ayrıldı, yenileriyle tanıştık biz de. Thilo, 30 yaşında rastalı bir Alman, gezgin değil, buraya Alman bir alenin 3 çocuğuna öğretmenlik yapmaya gelmiş. Bugün işinde ilk günü olacak. Hamil Hint asıllı İngiliz, gevezenin teki, başımızı şişirdi ama çok komikti bir yandan da. Hintçesi iyi değil, yazıp okuyamıyor. Turist tadında takılıyor, 3 aydır yollardaymış. Bir de portekizli Frederico ile tanıştık, Pedro aylardan sonra kendi dilinde muhabbet edebildi biraz. Acaba ben hiç bir türkle karşılaşacakmıyım merak ediyorum...</div><div><br /></div><div>Akşam bu grupla yemek yedik sonra kahve filan, odalara gidelim derken bir klisenin yanından geçiyorduk. Kiliseden bangır bangır disko müzik eliyor, gidip bir bakalım dedik. Meğerse bir düğün varmış, gelinle damat bizi içeri davet etti, Hint şarapı ikram ettiler. Düğünün sonu gelmişti biz gittiğimizde, insanlar genelde bahçede oturuyordu, içerde (kilisenin içi değil, bahçesindeki bir yapının içi) 5 tane sarhoş erkek deli gibi dans ediyordu, ses sistemi, djler, ortam çok enteresandı. Biz de kırmadık onları biraz dans ettik, sonrada gelin ve damatla resim çektirip odamızın yolunu tuttuk.</div></div><div><br /></div><div><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-N45LkX1hL7Hf5nSHRGp3rIyAvluXqa7HLg6qzVrKPZrJjUKqG4NnAHbITHbYdRvXMOmKOrRN8-SlECmc_yHrJOHbXun2_b_w-kubx4jU7lhJsF8tXZ9nkjwa3GCJWMeD1icGW9Vu9RQ/s1600-h/DSCN0755.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-N45LkX1hL7Hf5nSHRGp3rIyAvluXqa7HLg6qzVrKPZrJjUKqG4NnAHbITHbYdRvXMOmKOrRN8-SlECmc_yHrJOHbXun2_b_w-kubx4jU7lhJsF8tXZ9nkjwa3GCJWMeD1icGW9Vu9RQ/s320/DSCN0755.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5334489845747319698" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMCpdNSnN4FSIiNUyZZWFqVKNI5MBw9YSH1NkzcZvjMMbRTudlZVIFRUOGr7ZFxc7bq68Bz9HNEnvA4_eLtPb01eaG4_Q3Ek4yRCe8YQ2V_JmH8fie9pfglZzoi_c3RPtfn1MnNDA9bTE/s1600-h/DSCN0757.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMCpdNSnN4FSIiNUyZZWFqVKNI5MBw9YSH1NkzcZvjMMbRTudlZVIFRUOGr7ZFxc7bq68Bz9HNEnvA4_eLtPb01eaG4_Q3Ek4yRCe8YQ2V_JmH8fie9pfglZzoi_c3RPtfn1MnNDA9bTE/s320/DSCN0757.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5334489841025134354" /></a><br /><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;"><br /></span>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-31899812439688245402009-05-09T19:47:00.003+03:002009-05-09T20:13:36.929+03:00Hindistan'da hayat guzel!<span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;">5. Gun</span><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;"><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR">Hayat güzel... Dün uyanıp balkonumuzda kahvaltı ettik sonra etrafta dolandık, tembel bir gün geçirdik. Akşam yemeğinde Antonio, Peter ve Bjorn ile Dal Roti diye bir yerde yemek yedik, burada yediğimiz en güzel yemekti. </span></p><p class="MsoNormal"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYPg89HxUa2VxQNvQXCS0UuZes_KcxEsIoB9K4CoDTuJok83i2K2a23qwfAQLsnSq7SgHxra0YzjzxHhGl4rRZmaZPmAybMik5Ds-S-_YlRJjbqcSDMWlkm42zsC6DxB-5OtRGT53qBQ0/s320/DSCN0692.JPG" style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333872729929426322" /><br /></p><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR">Yemekten sonra şehir merkezinde br partiye gidecektik ama öğrendik ki pahalı bir yermiş, biz de gidik alkol dükkanından birkaç bira alıp balkonda içelim dedik. Dükkandan alınca bira 50 rupi yani 1 eurodan az, barda bunun 3 katı! Alkol dükkanı bir tane var zaten buralarda, hemen bir tuktuka atlayıp kapanmasına 1 dakika kala yetiştik. Biralarımızı alıp hostela gittik, dolaba yerleştirdik sonra akşam boyunca akşam yemeğindeki arkadaşlarla sohbet muhabbet...</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR"><o:p> </o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR">Tom 39 yaşında satış sorumlusu bir İngiliz, baya bir zamandır geziyor, burdan Sri Lanka'ya geçecekmiş. Bjorn, 30 yaşında Alman bir doktor, Hindisan'ın kuzeyinde bir yerde gönüllü çalışmış birkaç ay kadar, son 2 aydırda geziyor, ay sonunda ülkesine yolcu. Antonio, Edinburg'da yaiayan bir İspanyol mimar. 5 hafta önce çıkmış seyahate amacı 5 ay gezmekmiş ama yolculuğa çıkmadan 2 hafta önce bir kızla tanışmış, aşık olmuş, 5 ay olacak seyahatini 5.hafta sonunda bitirip sevgilisinin yanına dönüyor.</span></p><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR">Muhabbet grubumuz bu,<span style="mso-spacerun:yes"> </span>hepsi ayrı ayrı seyahat eden, yolda tanışan insanlar. Sohbetler çok keyfli. (Bundan sonra Turkce karakter yok, bilgisayar degistirdim) Herkesten yolculukla ilgili yeni birsey ogreniyorsun. Saat 1 gibi sohbet almis yurumus birden acaip bir yagmur bastirdi, ama oyle boyle degil... Hepimiz birden delirdik ve sokaga firladik, afedersin donumuza kadar islanmamiz sadece 2 dakika aldi, bu arada yakinlarda biryerlerde simsekler cakiyor, aman da ne guzel derken cok yakinimiza dusen bir yldirimla elektirikler gitti, biz de kosa kosa balkonumuza geri donduk... Sonra yagmurda fotografimiz yok diye hayiflandik, Peter su gecirmez kamerasini odasindan alip geldi, bir suru fotograf cektik.</span></p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language:TR"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-A2lkgZOj_vxwcwmOTXF5I-GTj21PSO3RP4D4y_jfzqiRN1NeecQo-ijka1HRpDA7VfX2jlVAwVY4w7ZvgnR9LsxEzl5Ler5nhY9EvbpHI7x4J5180s5CvTdVP2F_dYedHPKTFtCMjmw/s320/DSCN0712.JPG" style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333872725977624754" /></span></p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal">Herkes uyumaya gittiginde Pedro ile elimizde fenerler kurbaga safarisine ciktik. Sokaklarin yanlarinda hep kanallar var, kurbagalar orda yasiyor sanirim, ama ilk defa gorduk kendilerini. Kurbagalar kafam kadar, ben boyle kurbaga gormedim hayatimda. Ve sokaklarda yukselen kurbaga senfonisini anlatacak sozcuk bulamiyorum, sabaha kadar susmak bilmedi adiler.</p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal">6.Gun</p><p class="MsoNormal"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1t5Rzs_JkOenivpLLeq7KUg3lmEyRhQRKflqwWN5MBfGBRAPBg9Ij1BO4JCu3sjFSmIYz1ZSqXSYjMjJUFYcNMtif1qRPGHYLFLCf1Vkc5Fs3Cq6HLue_sNpce4z-bjkQTTxaY5mqD6w/s320/DSCN0745.JPG" style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333872734337718530" /><br /></p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal">Bugun etarfta gezip durduk, yine bisiklet kiraladik ve jew town a gittik, nehir kiyisinda birseyler icip, dukkanlari gezdik. Portekize gondermek icin kucuk birseyler aldik. Sonra bizim kasabay donduk, kilise de ozel bir ayin vardi, onu izledik... Sonrada yemek, internet... Aksama yine balkonda bira sefasi var.</p></span><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold;"><br /></span></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-86610202554181715002009-05-07T20:24:00.004+03:002009-05-07T20:36:16.342+03:00Filler!<div><div><span class="Apple-style-span" style="font-weight: bold; ">4.Gun</span></div><div><br /></div><div><div>Dun aksam Peter ve Bijon onderliginde aksam 10'dan sonra acik olan mekanlari kesfettik... Birkac Hindistan birasi icip sarhos olduk. Gittigimiz bir yerde bira satisi yasak oldugundan, biramizi cay takimlarinda ictik. Bira burda cok pahali, pahali derken 2,5 euro (150 rupi) kadar ama bir sise biraya hostelin gecesiyle ayni parayi vermek insanin icine oturuyor.</div></div></div><div><br /></div><div><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjshnCil5x4FmdNdVD36xos60CwaxOOwco8SaAbaQMRE-B8VPe_WMmUUq9zY1LTEGD61KXhXh6bMgJLMIlwmXosD2Qr80obnDfgMCObcoeTfgKggU3VNasMmTfKV_qNFxGLvi2ORXCy2W4/s1600-h/DSCN0634.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjshnCil5x4FmdNdVD36xos60CwaxOOwco8SaAbaQMRE-B8VPe_WMmUUq9zY1LTEGD61KXhXh6bMgJLMIlwmXosD2Qr80obnDfgMCObcoeTfgKggU3VNasMmTfKV_qNFxGLvi2ORXCy2W4/s320/DSCN0634.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333136892398269570" /></a><br /><div><br /></div><div><div>Uyumamiz 4 bucugu buldu, ve 6 bucukta zar zor uyandik ve bizi almaya gelen taksiye atlayip fil egitim merkezinin yolunu tuttuk. Yol 1 bucuk saat kadar surdu.<br /></div><div><br /></div><div>Taksi dar bir toprak yolda durdu ve bize nehire dogru biraz yurumemizi soyledi.</div><div><br /></div><div>Toprak yolun sonundaki manzara inanilmazdi. Nehirin sig sularinda yan yatmis 5 tane fil. 2si buyuk 3u bebe. Binicileri onlari yikiyor. Yikama seansi 2 saat kadar suruyor ve</div><div>her sabah yikaniyorlarmis. Hindistan cevizi kabuklarini firca olarak kullaniyor adamlar ve filleri dondure dondure yikayip temizliyorlar. </div></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfd7bm1gry-5stZ58Qnqo5Rys-U8Kjqjom2LpfYCgbyFRCt9g1IdLa-9E1Fr8wmQAWFIDsGL6LAevx-89J58DDU_OIH5xNqdopdMPu_jtuOS5VqdNjVVK71E3TqcFkkGryr7wxQVqaWgk/s1600-h/DSCN0644.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfd7bm1gry-5stZ58Qnqo5Rys-U8Kjqjom2LpfYCgbyFRCt9g1IdLa-9E1Fr8wmQAWFIDsGL6LAevx-89J58DDU_OIH5xNqdopdMPu_jtuOS5VqdNjVVK71E3TqcFkkGryr7wxQVqaWgk/s320/DSCN0644.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333134922373205858" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidTcz5rDec2mJci4kQstit1_LcjeEq2QQkom4HONACWoycNI72eWRMIBLF_HmROLYT0NJJmEG4UqyAQ4MriFSltX54j5yU9qw3scLbYDvNm2D5Jf_aCZn4b9y-nGvNK4r_DMJIgHxBhPo/s1600-h/DSCN0638.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidTcz5rDec2mJci4kQstit1_LcjeEq2QQkom4HONACWoycNI72eWRMIBLF_HmROLYT0NJJmEG4UqyAQ4MriFSltX54j5yU9qw3scLbYDvNm2D5Jf_aCZn4b9y-nGvNK4r_DMJIgHxBhPo/s320/DSCN0638.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333134915571276882" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNOw1BSmBZqCC6R82C0tkH8m3jrRXnRpPcHz9f9HUIl4q85pOe7Kq7XG09Wum4knNjvTryiOfGvwvP1kJP9WEd4QV6nzZTgfDFZsZb9HAqpRQp_H5OahtGa_JEP69Ic0E2joKduUSjHZo/s1600-h/DSCN0658.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNOw1BSmBZqCC6R82C0tkH8m3jrRXnRpPcHz9f9HUIl4q85pOe7Kq7XG09Wum4knNjvTryiOfGvwvP1kJP9WEd4QV6nzZTgfDFZsZb9HAqpRQp_H5OahtGa_JEP69Ic0E2joKduUSjHZo/s320/DSCN0658.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333134912329833666" /></a><br /><div><br /></div><div>Bu filler calisan hayvanlar,ormanda is yapiyorlar, yuk tasiyorlar. </div><div><br /></div><div><br /></div><div>En bebek filin adi Ancana'ydi.Kendisi 3 bucuk aylik. Hemen arkadas olduk, hortumunu sevdim, konustum, o da hortumuyla elimi tuttu. </div><div>Sonra kendisine muz ikram ettim, cok memnun kaldi, hortumuyla orami burami yoklayip bana tesekkur etti. Kendisinde fil hafizasi oldugunu ve beni hep hatirlayacagini soyledi.</div><div><br /></div><div>Yikanma seansinin sonunda tum filler islerine geri donmek uzere yola cikti... Biz de onlarla gittik, Ancana'nin evini gormek istedim, sonucta iyi bir arkadasim.</div><div>Once yemek yediler. Agizlarina konan top top ozel bir fil yemegi. Ancanaya verdigim 2 muz onu kesmemis olacak ki baya bir yedi.</div><div>Sonrada calismaya gitti, biz oradan ayrilirken palmiye agaci yapraklari tasiyordu. Uzaktan el sallayip, opucuk gonderdim. Taksimize binip oradan ayrildik.</div><div><br /></div><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyZekgb9l0jEnPmpEpQw_FvSskJR1FMJ4RtFNPvVF4YcB-SrYT3IGlnVTgwR3OV8TlktKmGdUKrpmJLeLmkZg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-71620560383994268682009-05-06T19:25:00.003+03:002009-05-07T20:16:47.354+03:00Cochin-Vipin-Chenai Beach<div><br /><div><div><strong>3.Gun</strong><br /><br />Bugun turist gibi seyahat ettigimize kanaat getirdik. Ve gezgin olmaya karar verdik. Bundan sonra kahvaltimizi bakkaldan aldigimiz ekmek ve peynirle hazirliycaz. Hergun kahvaltiya para mi verilirmis? Gezginiz ayol biz!<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333123837991225026" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAClaQSty3Mx4KYwrsbCCXWvJ6qt4ZUsXJkVqtOKtd-812nEz2-vUBEmEnBYyCF1kMrU8TnHHD2mp9N9iKY8_lS94fk3uieCEl-HlQ0ECjMudX-j0eDAmflQ6jxzh2jEr_xrlUI8Xa_QU/s320/DSCN0600.JPG" border="0" /><br />Bugun cok guzel bir gun oldu... 11 gibi uyandik ve yola ciktik, hedefimiz buralarda denize girilebilecek tek dogru duzgun sahil olarak duydugumuz Chenai Beach! Bunun icin fort koci'den deniz motoruna bindik. 5 dakkalik bir yolculuk sonrasi ki bu 5 dakkada birkac tane yunus gorduk, Vipine vardik. Vipin'den etraftaki insanlarin yahu size bir tuktuk cevirelim turist kardeslerim israrlarina sirt cevirerek, her hint vatandasi gibi otobuse bindik. Burda toplu tasima araclarinde kadin ve erkek oturma yerleri farkli. Ama turist bir kadin olarak fahri erkek sayildigimdan, hic tinmadim, erkekler bolumune oturdum. Otobus yolculugu 10 rupi. yani 50 kurus gibi bisey, nerdeyse 1 saate yakin surdu, tuktuka binseydik rahat 200 rupi oderdik. Yolculuk cok keyifliydi, yol boyunca bir suru tapinak gorduk. Yolculugun en ilginc tarafi ise, otobusumuzun hic kaza yapmamasiydi, yolda kaza yapmis baska bir arabada gormedik. Muhtemelen otobus soforunun dongididongidi araliksiz kornaya basmasi ise yaradi.<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333123840190619426" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzoOTFJI9bROnsKYdJXRCn1MlapS2sM252MAPVcXnQaZKg7dzDLG-g-AvLgFarBOfI8nsnZrBP1DmXUzP5oLEeXxN5S549qvKE0_bSwSkcTAnuy5ElBnB21FoOONCm6alcVl8wbSfgen0/s320/DSCN0605.JPG" border="0" /><br />Chenai Plajina vardik, denize giren kadin yok, gozum plaji taradi, uzakta bir bikini kipirtisi gordum, bizim sahildeki krolar gibi bikinili kiza yaklasip yakinina kamp kurduk. Ondan cesaret aldim, daldim denize bikinimle. Rahatsiz eden olmadi hic. Deniz suyu cok sicakti, kocaman dalgalarla oynadik, biraz guneslendik. Bikinili kizin dahil oldugu grupla arkadas olduk. Hepsi tek basina seyahat eden bir grup. Ingiliz, Alman, Ispanyol karisik. Donuste ayni otobusle donduk Fort Kochi'ye.<br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5333123845015565026" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_nwxzMqZN0qIDA8RrJzZKCXzFj18V7ofNLQh_VYtDoBscPxeSr3wzV7IFZnDhPv-6n6LALiIVItm4y22f7XpjRMJH-Pqj1V11AaWfwcsO0K4oPmSnOkMScDf8UInEa38r86x-Nwbcbgw/s320/DSCN0621.JPG" border="0" /><br />Cok sapsaliz, biz hostela gecesine 400 veriyoruz diye sevinirken, bu arkadaslarin 150 rupiye kaldigini ogrendik. Hooop tasiniverdik onlarin hostelinin yanindaki bir hostela. Artik mutfagimiz da var, aksamlari da arada yapariz para harcamayiz, fena mi!<br /><br />Aksam yemeginde de grupla birlikteydik, su anda bir internet kafenin, klavyesindeki harflerin pislikten gorunmedigi bilgisayarindan sizlere ulasiyorum... hehehe<br />Simdi gidip bir hindistan birasi icip, yeni odamiza gidicez. Yarin 7'de fil egitim merkezine yola cikiyoruz.<br /><br />Bugun foto ekleyemedim, yarin hem bugunun hem yarinin fotolarini ekleyecegim.<br /><br />Hadi namaste sisters and brothers...</div></div></div><br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyk3QD9tb2U8cfU_rMiNxKungVbnv1_Tr2vbhhaftiH_tU4pA9tB1qUKEGbqrqRNYHvyEqhPlLd1ug0REuS0w' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dxivUuVUt3CAF2sa406WivjqB-4nC1JbFhFR0AURveFk-aLX1Q-5QYs32Gtybtptu1yPw-wWIIXnrUORsenrQ' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-61431552467761605772009-05-05T18:05:00.005+03:002009-05-05T18:23:05.098+03:00Cochin - Jew Town<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX-KHMZusONWTPMITVh-gLRy220DrlFjGWLvtiBLUEC2bpMa6frz0QwXRb2-7xVHSBcSJPlLtHyKyfSxf_TEEv0eb_Gtv4fZe4mvPqw3jD-WKB9Rgd3Mi2JdA8I4BcbzpUYc6n53RCo6U/s1600-h/DSCN0580.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5332357101028314834" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX-KHMZusONWTPMITVh-gLRy220DrlFjGWLvtiBLUEC2bpMa6frz0QwXRb2-7xVHSBcSJPlLtHyKyfSxf_TEEv0eb_Gtv4fZe4mvPqw3jD-WKB9Rgd3Mi2JdA8I4BcbzpUYc6n53RCo6U/s320/DSCN0580.JPG" border="0" /></a><br /><div><strong></strong></div><br /><div><strong>2.Gün</strong><br />Bugün planımız erkenden kalkmaktı ama muvaffak olamadık. Öğlen gibi kalktık, küçük bir yerde kavaltımızı ettik. Bugün hava o kadar nemli değildi, sıcak dayanılmaz değildi. Önce küçük bir ofisten Trivandrum'a tren biletimizi aldık. Ayın 12sinde yolcuyuz, tren yolculuğumuz 4 saat sürecek.<br />Biletimizi aldıktan sonra, bisiklet kiraladık ve Jew Town'a doğru yola çıktık. Mesafe uzak değil, 3 km kadar. Turistik olmayan mekanlardan geçmiyorsun giderken, gerçek hayatı görüyorsun, renkler çok güzel, insan, tuktuk, motosiklet, bisiklet ve araba trafiğinde ilerlemeye çalışıyorsun. Kaos ortamı ama çok eğlenceli. </div><div><br />Jew Town'da Hindistan'ın en eski sinagogunu gezdik, ahım şahım bir şey değildi. Jew Town aynı zamanda antikacı dükkanlarıyla meşhur. Pedroyla kafayı yedik, dükkanlardaki herşey o kadar güzel ve değişikti ki! Sadece 2 cm büyüklüğünde metal bir fil aldık, bize şans getirsin diye. </div><br /><div>Sonra Fort Cochi'ye donduk, gunes batmisti, sahilde oturup bi sigara ictik, hosteldayiz simdi.</div><br /><div>Dus alip, yemek yiycez... </div><br /><div>Bakalim yarin neler olacak...<br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dy4kIj54gYdF5Yzl97TLGuk4SBhyHc0Ghkxs81YVsrdaHT4Qs3w78W4d9Tv4Q28TFAgl3xJiM4Zp26kGAbbkQ' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div><div> </div><br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dx7es2L4ym5l7EZkoXRMRWDvY2z8aPHYEeO9EQiBqZmJABCaDIy2DEOH5LJ7DT-wH0kwGunpD3QNibMW7dbng' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-49063790654293009552009-05-05T17:55:00.005+03:002009-05-05T18:04:42.276+03:00Hindistan-Cochin 1<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtpiodNGLBIgopU9Zaxg0cy-cw268yRrNX61_A20nH6lW_WivB3YYjrtnR6_AufqxEYIr8L50H_SKIaHuWSV-ex_d_umSWYSskoEKr7SyokqTL7ZyMgiFTpePuJ9ZPXe_ug-OdCcPOAms/s1600-h/india03.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5332355387531732034" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtpiodNGLBIgopU9Zaxg0cy-cw268yRrNX61_A20nH6lW_WivB3YYjrtnR6_AufqxEYIr8L50H_SKIaHuWSV-ex_d_umSWYSskoEKr7SyokqTL7ZyMgiFTpePuJ9ZPXe_ug-OdCcPOAms/s320/india03.jpg" border="0" /></a><br /><div><br /><div><div><strong>1.gün</strong><br />Seyahatimiz 3 Mayıs itibariyle başlamış bulunmakta!!!<br />İlk durağımız Hindistan'ın güneybatısındaki Kochi, Cochin ya da Koçi.<br />Uçaktan Hindistan saatiyle 3 buçukda indik. Pedro daha önceden kalacağımız hosteldaki kişiyle konuşup havaalnından alınmamızı ayarlamıştı. Havaalnından nemli havaya çıktığımızda inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştık. İlk el sallayanı bizim şöför sandım, sonra bir baktım 10 tane adam daha bize el sallıyor, neyse sonunda elindeki defter kağıdına Pedro'nun ismini yazmış bizi beklemekte olan şöförümüz Anıl'ı bulduk. Anıl Hindistan'da baya yaygın bir isim.<br />Koçi, Kerala eyaletinde güzel bir şehir, biz Fort Koçi'de kalıyoruz. Havaalanından arabayla 1 saatlik mesafe, bu bir saatlik yolculuk sadece bizim parayla 20 liraya patadı. Gece tarifesiyle Taksim'den Ortaköye gitmek gibi bişey yani.<br /></div><div>Hindistan trafiği sabahın 4'ünde bile deli gibiydi. Trafik burda soldan ama bizim Anıl hem soldan hem sağdan, hem ortadan... ordan burdan tuktuklar fırlıyor.<br />Buraya gelmeden Pedro fil göreceği için çok heyecanlıydı, bende dalga geçiyordum, oraya gider gitmez fillerle karşılaşacağımızı sanmıyorsun di mi diye, çünkü kendsi 8 yıl önce ilk defa İsanbul'a geldiğinde deve göremediği için çok şaşırmırtı. Sen misin dalga geçen, gecenin karanlığında arabada ilerliyoruz, Anıl birden durdu, Pedro bana sağa bak dedi, kafayı bir çevirdim kocamaaaan bir fil, üstünde binicisi bişeyler taşıyor, şahane bir görüntüydü. Dakka bir fil bir.<br />Hostela (hostel değil aslında home stay deniyor, burda evini pansiyon haline getirmiş çok kişi var burda, ama ev içinde değil, baya baya odada kalıyosun) geldiğimizde baya bir hayal kırıklığı yaşadım, hava deli nemli, odamız içerlek ve klima yok. Tepede bir vantilatör o sıcak ve nemli havayı döndüre döndüre sana tekrar veriyor. Saat olmuş 5 buçuk, hem heyecan hem sıcak, uyku uyumaya imkan yok. Bizde dedik bari kaldıralım kıçımızı, günün ilk saatleri nasılmış ona bakalım. </div><br /><div>Sokağa bir çıktık, tatlı bir sıcak, sokaklar kalabalık olmaya başlamış bile, sari altında spor ayakkabıları Hintliler sabah yürüyüşünde. Biz de yürüdük, sahile vardık, sahilde balıkçılar, iskelelerin üstüne kurdukları fotoğrafını gördüğünüz ağlarla balık yakalıyorlar. Hemen gittik yanlarına, sohbet filan, fotoğraf çekin dediler, pek de bir tatlılar, sonra bir baktık yok sezon kötü, balık yok, turistler geliyor, fotoğraf çekiyor bize bağış yapıyor diyolar, çaktık durumu, yakaladıkları en büyük balık biz olduk sabah sabah. Olsun bu da tecrübe!<br /></div><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5332354950592795778" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikcTBfK9osqDUpT2CkI2XqaHBvBqHQvwf3iIKOcn4otxJFfQeU_OoLbZG0763CTyASl2C5s8lsapm6OkrI7wsC5S8Xsy-osL8s5GvIYhDTwkAL5oOsk_RdPxVwNxt96f5A1qbzbRgvYFc/s320/india01.jpg" border="0" /><br /><br /><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5332355393573991714" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDQA96l260mMu2W6i4cRa27pj0mzHa2GHlGQlKgxruhMGDDeCviXt8bHUtxUn1hpCNXfLR9EgrPit_T-ZUn8hQz4fmp06_F6cK1KBCr_0kqIVQ45KgZTUJFiyfBoxqJMq0QebNkZNEKIA/s320/DSCN0576.JPG" border="0" /><br /><br /><div>Döndük yine hostela, hostelın sahibinin annesi kahvaltı hazırlıyor, oturduk masaya, acı bir kahvaltı ettik, odamıza gittik, yorgunluk, sıcak filan demeden hemen uyumuşum. Uyandığımda sıcaktan nefes alamıyordum. Vücüdumda varlığından haberdar olmadığım ter bezleriyle tanıştım, pek memnun kalmadım.<br /></div><br /><div>Bu böyle olmaz dedik başka bir hostel aramaya giriştik. Bir sokağa saptığımızda karşımıza çok sevimli bir kafe çıktı, dışarısı kalabalık, mahallenin papazı kılıklı papaz, bizi içeri davet etti, açılışı varmış, o da kutsamaya gelmiş herhalde bilmiyorum. Girdik içeri, bize şeker, hindistancevizi sütlü kahve ve pasta ikram ettiler, sohbet ettik sahipleriyle, biz hostel arıyoruz, bildiğiniz bir yer var mı dedik.Yanımızı biri geldi ismi Şanrad, kendisi bir home stay'in yani hostelin işletmesini yapıyormuş aynı zamanda o kafede çalışıyor, daha sezonu açmamışlar, bize aynı fiyata klimalı oda vereceğini söyledi, geldik yere baktık, gayet güzel, eşyalarımızı öbür yerden aldık hop taşındık. Çok da iyi oldu! Şarad aynı zamanda yoga öğretiyor, sabah kalkabilirsek 6 buçuk'da çatıda kendisini yoga yaparken izliycez.<br /></div><br /><div>Burada yapacak çok şey var, hepsini yazıyor olucam...</div></div></div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-23209803839894154452009-04-11T16:12:00.004+03:002009-04-13T14:43:40.827+03:00çölde maraton!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAqoqTWc83VJ115wWIw0981XVnjOTWX3X2AbvsbN5esNG9o0CwGyslyfaXoasbwInVv0_4va3w41V7XgBK09sd40085IuLe6bCEjPybujhvoRArqN02-aNkvyHYgXZrEktd7hyYwJ3dPs/s1600-h/DSCN0404.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5323427625320925090" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAqoqTWc83VJ115wWIw0981XVnjOTWX3X2AbvsbN5esNG9o0CwGyslyfaXoasbwInVv0_4va3w41V7XgBK09sd40085IuLe6bCEjPybujhvoRArqN02-aNkvyHYgXZrEktd7hyYwJ3dPs/s320/DSCN0404.JPG" border="0" /></a><br /><div>4 buçuk'da yarışın başlayacağı yere vardık. yarış deyip geçme 5 etaptan oluşan at sırtında 120 km. büyük bir maraton, bahreyn prensinin onuruna yapılan bir yarış. dünya güzeli atlar, kimi çok profosyonel kimi acemi at bakım ekipleri. her etabın sonunda atlara bakılacak, atlar yıkanacak, kaslarına masaj yapılacak, veteriner kontrolünden geçecekler, veterinerler ok derse bir sonraki etapta yine kıyasıya mücadele. çölde bu yarış için belirlenmiş kulvarlarında atlar koşarken, ekipler arabayla onları takip ediyor. sürücüye ve ata su veriyor, destek oluyor. </div><br /><div></div><br /><div>bizim için en heyecanlı olan ilk etapta bir ekip arabasında olmamızdı. 30 km. boyunca mr.ghazwan ve mr. hamdan'ın arabasında onların harika rehberliği sayesinde bir sürü şey öğrendik. mr. ghazwan 1995 yılında at sırtında bahreyn'den fransa'ya kadar gitmiş. 7 ay sürmüş bu seyahat, kendisi tam bir at duayeni. bahreyn'in en eski binicilik okullarından birinin sahibi. kendisi de okulu gibi mütavazi. mr.hamdan çok konuşkan bize çölü anlatıyor, atları anlatıyor, hiç susmuyor. mr.ghazwan için Emo at sırtında, maratonu tamamlamaya çalışıyor. mr.ghazwan hem arabayı sürüyor hem de emo'ya taktik veriyor. mr. ghazwan'a birçok kişi abu sami diyor. abu sami, sami'nin babası demek, sami benim eski arkadaşım, buralarda çok başarılı bir binici. </div><br /><div></div><div>yarış tam saat 17:00'de başladı, 1. ve 2. etap 30 kmç, 3. etap 25 km., 4. etap 20, son etap 15 km.</div><br /><div>son etapa gelindiğinde saat 02:00 olmuştu bile ve atların bir çoğu önceki etapların sonundaki veteriner kontrolüyle yarışı bırakmak zorunda kalmışlardı. Bizim Emo 4. etapa başladıktan yarım saat sonra, 5.etabı tamamlayan atlar bitiş çizgisine varmaya başlamışlardı bile. ama maratonu tamamlayan her at için bir ödül olduğundan, Emo ve Abu Sami için çok üzülmedik. Saat 2:40 gibi kupa törenini izleyip evin yolunnu tuttuk. Çöl havasında geçirdiğimiz 10 saat bizi sarhoş etti.</div><div></div><div>Pedrom çok güzel fotolar çekti. </div><div>Yarışta dereceye giren 6 kişiden (3 junior, 3 senior) 3 kişi kraliyet ailesindendi. </div><div>Bütün gün maraton alanında bedava yedik içtik. </div><div>Seyretmesi en heyecanlı şey, etabı tammlayan atların veteriner kontrolü için hazırlanmasıydı. Üzerlerine sular dökülüyor, kalp atışları sürekli ölçülüyordu. Kral ailesine ait atların bakıcıları 50'yi aşıyordu, vip atlar için özel bir alan vardı. Kazanmasalar ayıp yani.</div><div>Diğer tarafta Emo'nun atı Sana için sadece mr. ghazwan ve mr.hamdan koşturuyordu. Acayip bir dengesizlik yani. </div><div>Bu maratonlardan her ay bir tane oluyormuş, sadece yaz aylarında, hava çok sıcak olduğundan, 4 ay kadar ara veriliyormuş. </div><div>Deve yarışı da izlemek istiyorduk ama sadece Dubai, Arabistan ve Kuveyt'de yapılıyormuş. Üzerlerinde biniciler yerine sürekli kırbaç atan robotlar oluyormuş. binicili deve yarışları eskidenmiş ve biniciler çocukmuş, düşüp yaralanan hatta ölen çok oluyormuş, çocuk istismarı sayılmış ve binicili yarışlar yasaklanmış, iyi de olmuş.</div><div></div><div>Şimdilik bu kadar.</div><div></div><div>Hadi...</div><div></div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div></div><br /><div></div><br /><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dzlJqphmGPDZDMhReLwS5Qu3xJCAagUlryTXxSay3brCwzREVH0Y8tFzwJNZTaPD1zCX56KcLbfxDC8OLBcqA' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-62362518043425655762009-04-02T23:47:00.000+03:002009-04-03T00:07:13.380+03:00bahreyn!çok uzun zaman olmuş birşeyler yazmayalı. yanlız olmak gerekiyor kafayı toplamak ve birşeyler yazmak için. yazmaya yazmaya paslanıyor bir de insan, eskiden kendi kendime yazar dururdum, bu aralar içimdeki çıtı duyamaz oldum. uzun zamandır kalabalıklar ve koşturmalar içerisindeyim. soluklanıp, kendimi dinlemeye vaktim olmadı.<br /><br />lizbon'da 2 buçuk ay nasıl geçti anlamadım. düğün hazırlıkları, türkiye'den gelenler, gidenler, lizbon'dan ayrılık hazırlıkları, istanbul!, istanbul'dan ayrılık ve şimdi bahreyn'deyiz. hatta geleli 10 gün olmuş! ne zaman? şöyle bir durasım sonra bir süre daha durasım var.<br /><br />yolculuk artık başladı. bahreyn, nisan sonu hindistan, sonrasını bilemem... hindistan'da ne kadar kalacağımız, ordan hangi ülkeye geçeceğimiz daha belli değil. yolculuğun bize hazırladığı süprizlere açık olmak için de kesin plan yapmak istemiyoruz. belli olan tek şey mayıs sonunda hindistan'ın güneyinde bir düğüne gideceğimiz. öncesi ve sonrasının planı yok. olmasında!<br /><br />bahreyn sakin ve huzurlu. ne de olsa benim için ana kucağı. ailemin 14 yıldır yaşadığı benim 2 senemi geçirdiğim 2. evim. Pedro da çok mutlu, hergün değişik insanlarla tanışıyor. dünyanın nerdeyse her memleketinden adam var burda. bir akşam yemeğe gittik mesela, arkadaşlardan biri sudanlı, biri etiyopyalı, biri alman, biri iranlı, bizle beraber bir türk ve bir portekizli... bahreynin en güzel yanı bu işte.<br /><br />bundan sonra daha sık yazmaya karar verdim bloguma. valla bak. burda zamanım olur, yolda da olur. hadi öptüm.Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6950471311535486562.post-87642740537661986792009-01-07T15:26:00.000+03:002009-01-07T16:36:54.564+03:00lizbon, lisboa, lizbın...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg86rcmiICiooMs0KL5Pvz2ril6rjTbpKUyh0qfgElzsAatMP-fOtmZttDwFT99GOZYzgL2Xd4L-j_YGN0i20PLF6pMfxANoNp7vwwhZXZ2gimbY19orDhsvpfgFdUXcTas5hmv8bYGwQI/s1600-h/DSCN9224.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5288545293028814370" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg86rcmiICiooMs0KL5Pvz2ril6rjTbpKUyh0qfgElzsAatMP-fOtmZttDwFT99GOZYzgL2Xd4L-j_YGN0i20PLF6pMfxANoNp7vwwhZXZ2gimbY19orDhsvpfgFdUXcTas5hmv8bYGwQI/s320/DSCN9224.JPG" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibfDXFDblT5QCv9xB1CfYZcYb4IB8fTQvuBs5bwmtrlTJPY5xg-N3z4YEYJEGMR3XYinO9U03CyqndusDqAfSUGR-D3e96lBran8fq6D-gBzQITU2J-Uqu9W86PWpZyhJKhRLCJLSI8eo/s1600-h/DSCN9224.JPG"></a><br /><br /><div>Nerdeyse 2 hafta oldu buraya geleli ve yeni bir hayata hello, how are you diyeli... Bizim oralar gibi buralar, İstanbul gibi... Surekli bir, ay sanki şu an sanki Şişli'deyim, Nişantaşın'dayım, İstiklal'deyim ruh hali... Bir tek problem konuşulanları anlamıyorum işte. İnsanların yüzleri tanıdık hep.<br /><br />Şehrin ortasında bir nehir, üzerinde 2 köprü... 3.nün yapımına başlanacakmış, tüp geçit için tartışmalar sürüyormuş... muş da muş muş, İstanbul yahu burası. Her evin balkonunda, dar ara sokaklarda evlerin arasında iplerde çamaşırlar, ama sanki daha bir sevimli duruyor burda, binaların güzel renklerine ipte asılı çamaşırların renkleri karışıyor.<br /><br />Yeni bir ülkeye gittiğimde genelde yazılı tarihiyle çok yakından ilgilenemiyorum, ilgimi çekmiyor işte, zorla mı? Daha çok sokaklarda olayım, insanlara bakayım, hangi yılda hangi kral ne yapmış ilgilenmiyim istiyorum, ilgilenmiyorum da, ama sevgilimin bitmek bilmez tarih anlatışına da kulaklarımı tıkamıyorum... O da keyifli şeylerden bahsediyor allahtan. Ama buraya yazasım yok, hem Lizbon'un tarihini şimdi kim ne yapsın, ilgilenenler için link: <a href="http://www.google.com/">http://www.google.com/</a> , bu adreste merak ettiğınız herşeyi bulabilirsiniz... (salak değilim, kafa buluyorum), (bunu yazarak salaklık yapmış olabilirim)<br /><br />Tam noel günü geldim buraya, noel demek yemek şölenleri demek. Aynı bizim bayramlar gibi, yani dini tarafını umarsamayıp, hep beraber yiyelim içelim, 24 saat yiyelim, tatlılara yumulalım durumu. Hediyeler var tabi bir de, yılbaşını al şeker bayramıyla karıştır, al sana noel...<br /><br />Yemekler güzel, domuz eti ağırlıklı. Namussuz domuz eti de çok lezzetli. Bir de bir balıkları var, kurutulmuş balık, codfish, türkçesini bulamadım. Neyse, bu balığın da 418,5 çeşit yemeğini yapabiliyorlar, bizim hamsiden hallice büyük bir balık ama belli ki kaderleri aynı.<br /><br />Gelelim sadede, saded yok aslında, ne sadedi, Lizbon işte, babalar gibi ayakta duruyor. Nasıl bağlayacağımı da bilemedim... ne yapsam ki şimdi?<br /><br />Hah buldum değişik birşey anlatayım konu dağılsın. Ben 7 aylık doğmuşum, nasıl minik nasıl minikmişim... doğduğumda kirpiklerim yokmuş, kaşlarım yokmuş, kulak kıkırdağım filan yokmuş. Evet.</div></div>Maçikizihttp://www.blogger.com/profile/10389192430497480164noreply@blogger.com2