7 Ocak 2009 Çarşamba

lizbon, lisboa, lizbın...




Nerdeyse 2 hafta oldu buraya geleli ve yeni bir hayata hello, how are you diyeli... Bizim oralar gibi buralar, İstanbul gibi... Surekli bir, ay sanki şu an sanki Şişli'deyim, Nişantaşın'dayım, İstiklal'deyim ruh hali... Bir tek problem konuşulanları anlamıyorum işte. İnsanların yüzleri tanıdık hep.

Şehrin ortasında bir nehir, üzerinde 2 köprü... 3.nün yapımına başlanacakmış, tüp geçit için tartışmalar sürüyormuş... muş da muş muş, İstanbul yahu burası. Her evin balkonunda, dar ara sokaklarda evlerin arasında iplerde çamaşırlar, ama sanki daha bir sevimli duruyor burda, binaların güzel renklerine ipte asılı çamaşırların renkleri karışıyor.

Yeni bir ülkeye gittiğimde genelde yazılı tarihiyle çok yakından ilgilenemiyorum, ilgimi çekmiyor işte, zorla mı? Daha çok sokaklarda olayım, insanlara bakayım, hangi yılda hangi kral ne yapmış ilgilenmiyim istiyorum, ilgilenmiyorum da, ama sevgilimin bitmek bilmez tarih anlatışına da kulaklarımı tıkamıyorum... O da keyifli şeylerden bahsediyor allahtan. Ama buraya yazasım yok, hem Lizbon'un tarihini şimdi kim ne yapsın, ilgilenenler için link: http://www.google.com/ , bu adreste merak ettiğınız herşeyi bulabilirsiniz... (salak değilim, kafa buluyorum), (bunu yazarak salaklık yapmış olabilirim)

Tam noel günü geldim buraya, noel demek yemek şölenleri demek. Aynı bizim bayramlar gibi, yani dini tarafını umarsamayıp, hep beraber yiyelim içelim, 24 saat yiyelim, tatlılara yumulalım durumu. Hediyeler var tabi bir de, yılbaşını al şeker bayramıyla karıştır, al sana noel...

Yemekler güzel, domuz eti ağırlıklı. Namussuz domuz eti de çok lezzetli. Bir de bir balıkları var, kurutulmuş balık, codfish, türkçesini bulamadım. Neyse, bu balığın da 418,5 çeşit yemeğini yapabiliyorlar, bizim hamsiden hallice büyük bir balık ama belli ki kaderleri aynı.

Gelelim sadede, saded yok aslında, ne sadedi, Lizbon işte, babalar gibi ayakta duruyor. Nasıl bağlayacağımı da bilemedim... ne yapsam ki şimdi?

Hah buldum değişik birşey anlatayım konu dağılsın. Ben 7 aylık doğmuşum, nasıl minik nasıl minikmişim... doğduğumda kirpiklerim yokmuş, kaşlarım yokmuş, kulak kıkırdağım filan yokmuş. Evet.

2 yorum:

  1. yemek falan anlatmışsın iyi güzel de, sana bunların böyle taşta pişirdikleri bi et var demiştim nası oluyo da oluyo o demiştim, aloo ben kime demiştim? öğreniver bakalım onu bir. bi kere gittiydim portekize. iş için. burası portekiz değil bitlis deseler inanırdım. çünkü otelden toplantıdan cıkamadık. nası bi yer bilmiyorum. o bakımdan ha lizbon ha islamabad. aynı bilinmezlikte. ama o eti hatırlıyorum. ulan? yoksa hakkaten portekiz değil miydi orası? haydaaa...

    YanıtlaSil
  2. böyle birisini kıskanınca bir laf söylenir ya ;

    "ohhhh, hayat size güzel"

    gibilerinden :)

    YanıtlaSil