5 Mayıs 2009 Salı

Hindistan-Cochin 1



1.gün
Seyahatimiz 3 Mayıs itibariyle başlamış bulunmakta!!!
İlk durağımız Hindistan'ın güneybatısındaki Kochi, Cochin ya da Koçi.
Uçaktan Hindistan saatiyle 3 buçukda indik. Pedro daha önceden kalacağımız hosteldaki kişiyle konuşup havaalnından alınmamızı ayarlamıştı. Havaalnından nemli havaya çıktığımızda inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştık. İlk el sallayanı bizim şöför sandım, sonra bir baktım 10 tane adam daha bize el sallıyor, neyse sonunda elindeki defter kağıdına Pedro'nun ismini yazmış bizi beklemekte olan şöförümüz Anıl'ı bulduk. Anıl Hindistan'da baya yaygın bir isim.
Koçi, Kerala eyaletinde güzel bir şehir, biz Fort Koçi'de kalıyoruz. Havaalanından arabayla 1 saatlik mesafe, bu bir saatlik yolculuk sadece bizim parayla 20 liraya patadı. Gece tarifesiyle Taksim'den Ortaköye gitmek gibi bişey yani.
Hindistan trafiği sabahın 4'ünde bile deli gibiydi. Trafik burda soldan ama bizim Anıl hem soldan hem sağdan, hem ortadan... ordan burdan tuktuklar fırlıyor.
Buraya gelmeden Pedro fil göreceği için çok heyecanlıydı, bende dalga geçiyordum, oraya gider gitmez fillerle karşılaşacağımızı sanmıyorsun di mi diye, çünkü kendsi 8 yıl önce ilk defa İsanbul'a geldiğinde deve göremediği için çok şaşırmırtı. Sen misin dalga geçen, gecenin karanlığında arabada ilerliyoruz, Anıl birden durdu, Pedro bana sağa bak dedi, kafayı bir çevirdim kocamaaaan bir fil, üstünde binicisi bişeyler taşıyor, şahane bir görüntüydü. Dakka bir fil bir.
Hostela (hostel değil aslında home stay deniyor, burda evini pansiyon haline getirmiş çok kişi var burda, ama ev içinde değil, baya baya odada kalıyosun) geldiğimizde baya bir hayal kırıklığı yaşadım, hava deli nemli, odamız içerlek ve klima yok. Tepede bir vantilatör o sıcak ve nemli havayı döndüre döndüre sana tekrar veriyor. Saat olmuş 5 buçuk, hem heyecan hem sıcak, uyku uyumaya imkan yok. Bizde dedik bari kaldıralım kıçımızı, günün ilk saatleri nasılmış ona bakalım.

Sokağa bir çıktık, tatlı bir sıcak, sokaklar kalabalık olmaya başlamış bile, sari altında spor ayakkabıları Hintliler sabah yürüyüşünde. Biz de yürüdük, sahile vardık, sahilde balıkçılar, iskelelerin üstüne kurdukları fotoğrafını gördüğünüz ağlarla balık yakalıyorlar. Hemen gittik yanlarına, sohbet filan, fotoğraf çekin dediler, pek de bir tatlılar, sonra bir baktık yok sezon kötü, balık yok, turistler geliyor, fotoğraf çekiyor bize bağış yapıyor diyolar, çaktık durumu, yakaladıkları en büyük balık biz olduk sabah sabah. Olsun bu da tecrübe!




Döndük yine hostela, hostelın sahibinin annesi kahvaltı hazırlıyor, oturduk masaya, acı bir kahvaltı ettik, odamıza gittik, yorgunluk, sıcak filan demeden hemen uyumuşum. Uyandığımda sıcaktan nefes alamıyordum. Vücüdumda varlığından haberdar olmadığım ter bezleriyle tanıştım, pek memnun kalmadım.

Bu böyle olmaz dedik başka bir hostel aramaya giriştik. Bir sokağa saptığımızda karşımıza çok sevimli bir kafe çıktı, dışarısı kalabalık, mahallenin papazı kılıklı papaz, bizi içeri davet etti, açılışı varmış, o da kutsamaya gelmiş herhalde bilmiyorum. Girdik içeri, bize şeker, hindistancevizi sütlü kahve ve pasta ikram ettiler, sohbet ettik sahipleriyle, biz hostel arıyoruz, bildiğiniz bir yer var mı dedik.Yanımızı biri geldi ismi Şanrad, kendisi bir home stay'in yani hostelin işletmesini yapıyormuş aynı zamanda o kafede çalışıyor, daha sezonu açmamışlar, bize aynı fiyata klimalı oda vereceğini söyledi, geldik yere baktık, gayet güzel, eşyalarımızı öbür yerden aldık hop taşındık. Çok da iyi oldu! Şarad aynı zamanda yoga öğretiyor, sabah kalkabilirsek 6 buçuk'da çatıda kendisini yoga yaparken izliycez.

Burada yapacak çok şey var, hepsini yazıyor olucam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder